Haliloğlu, Nagihan

Yükleniyor...
Profil fotoğrafı
E-posta Adresi ORCID Profili WoS Profili Scopus Profili YÖK Araştırmacı Profili Google Akademik Profili TR-Dizin Profili SOBİAD Profili Web Sitesi

Araştırma projeleri

Organizasyon Birimleri

Organizasyon Birimi
İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü
Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nün vizyonu, özellikle Avrupa ve Orta Doğu dillerinde yazılmış eserleri hem birbirleriyle hem de Türk Edebiyatı’yla mukayese ederek, medeniyetlerin geçişkenliği hakkında bilgi üretmek ve farkındalık yaratmaktır. Eleştirel bakış açısının temel alınacağı Bölümde, edebiyat, dil, kültür, sinema alanlarındaki gelişmeleri yakından takip edip, tartışmalara katkı sağlayacak bilim insanları yetiştirmeyi hedeflemektedir.

Adı Soyadı

Nagihan Haliloğlu

İlgi Alanları

Area Studies Social Sciences , Religion Literature Government & Law

Kurumdaki Durumu

Aktif Personel

Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 10 / 28
  • Yayın
    Re-reading the Magus: English, classics and orientalism
    (National and Kapodistrian University of Athens, 2019) Haliloğlu, Nagihan; Haliloğlu, Nagihan; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü
    ‘I needed a new land, a new race, a new language; and although I couldn’t have put it into words then, I needed a new mystery’, ends the first chapter of John Fowles’s 1965 novel The Magus. This paper argues that in the narrator/hero of the novel Nicholas Urfe, Fowles has marries the Classicist/Orientalist personas still prevalent in the British world of letters, through Urfe’s (self)associations with myth. In Orientalism Said speaks consistently of a ‘private’ or ‘personal’ mythology – of how ‘literary pilgrims’ find in the Orient ‘a locale sympathetic to their private myths, obsessions, and requirements’. This is exactly how Greece, the Aegean, functions for Urfe, the literary pilgrim. Bored of his life in London, Urfe sets off on an ‘eastern adventure’ and accepts a job at an English school in the (fictional) Greek island of Phraxos. There, he meets the magus of the title, Conchis, who proves to be the master of revels as he puts on several masques and plays for the benefit/ordeal of Urfe. The Aegean, the birth place of significant European myths, becomes the stage on which Urfe’s knowledge of myth is humoured and tested. It is a show tailored for an English and/or Classics graduate, and we see Urfe identifying with various mythical figures throughout the novel. Conchis, as the Prospero of the novel, applies his team of ‘spirits’ to work out ‘mythical’ scenes for Urfe, including satyrs and rape of maidens. This Aegean island then becomes the now mythologized island of Prospero, where not only ancient Greek, but also Ottoman (read Oriental) myths are intimated through the harem and the mute black eunuch. Combining all these different registers of myth in one novel, Fowles creates an Aegean chronotope that thickens with every other narrative staged by Conchis.
  • Yayın
    Colonial and orientalist tropes in travel-writing
    (IIIT Georgia Winter School, 2019) Haliloğlu, Nagihan; Haliloğlu, Nagihan; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü
    This study examines the relation between travel writing and postcolonialism. In order to dothis it first looks at the history of travel literature, by doing a close reading of selectedpassages from travel literature, and link the history to contemporary practices. The closereading will focus on whether one can hear local voices in the accounts of the travel writers,taking Gayatri Spivak’s question ‘Can the Subaltern Speak’ as its focus. A related question iswhether the subaltern can travel. Spivak reminds us to focus on the production of knowledge,archive, dissemination of knowledge and access to sources concerning knowledge of a space.The relationship between the privileged traveller and disprivileged/dispossesed native iscrucial and in that sense, this relationship is not necessarily between a European and thenative- people living in the same country may equally exoticize one another. The experienceof travel and writing of travel is shaped by race, class and gender at all periods of time.
  • Yayın
    45 Ruhu: Solun iktidarla imtihanı
    (Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık, 2018) Haliloğlu, Nagihan; Haliloğlu, Nagihan; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü
    Siyah beyaz kareler bize ev yıkıntıları arasında oynayan çocuklar, bitlenmiş yataklar gösterir. 40’larda Avrupa’nın sokaklarında böyle görüntülerin yaşanmış olmasını bir zillet olarak yorumlayan eski tüfek solcular, günümüz Avrupa’sının orta yerindeki mülteci kamplarındaki koşullar karşısında da aynı derecede dehşete kapılmış olsalar gerek.
  • Yayın
    Religion and re-enchantment in werner herzog and lars von trier’s work
    (2017) Haliloğlu, Nagihan; Haliloğlu, Nagihan; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü
    This paper is part of a larger project I am working on, on re-enchantment and melancholia in contemporary narratives. In it, I will focus mainly on two films as emblematic of recent approaches to religion in the global north, particularly in northwest Europe.
  • Yayın
    “Kâğıtsızlık”tan tekrar vatandaş olmaya doğru
    (İbn Haldun Üniversitesi, 2018) Haliloğlu, Nagihan; Haliloğlu, Nagihan; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Sosyoloji Bölümü
    1997 yılında Boğaziçi Üniversitesi son sınıf öğrencisiydim. Yasakların en son ulaştığı yerlerden biri olan Boğaziçi’nde yaşamın çok fazla değişmediğini hatırlıyorum. Genel yasaklar başlamadan önce derslerine tesettürlü öğrenci almayan hocalar sadece biraz daha cesaretlenmişti, o kadar. Boğaziçi’nin tesettürlü öğrencisi 1997’den önce de kötü muameleyle karşılaşmış olduğu için hangi hocanın dersinin seçilip seçilmeyeceğini iyi bilirdi. O yaz mezun olur olmaz (ki mezuniyet törenine gitmedim) İngiltere’de dersleri sadece yazın yapılan bir master programına başladım.
  • Yayın
    Çorak ülke: T. S. Eliot ile I. Dünya Savaşı hatırlaması
    (Bilim Sanat Vakfı, 2018) Haliloğlu, Nagihan; Haliloğlu, Nagihan; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü
    Hemen hemen tüm medeniyetlerde edebiyatın en eski formlarından biri olan şiir, özellikle kafiye ve vezin kullanımından dolayı kişisel ve kültürel hafızanın muhafaza edildiği bir tür olmuştur. T. S. Eliot’ın öncülerinden sayıldığı edebi modernizm akımı, şiir türünün omurgası sayılabilecek geleneksel kafiye ve vezni sorgulayıp yerine yeni bir bakış açısı ve pratik bir biçim getirmeyi amaçlamıştır. Modernizm, şiir ve hatırlama için çok önemli olan kafiye ve vezin yerine başka bir teknik ve bazı araçlar önermiştir. Bu araçlardan biri çağrışımdır. Eliot Çorak Ülke (1922) şiirinde, birincil amacı bu olsun ya da olmasın, ‘serbest çağrışım’ı Avrupa medeniyetinin tarihi ve kültürel mirasının unsurları arasında bir uyak gibi kullanarak şiirin kültürel hafızanın muhafızlığını yaptığı geleneği devam ettirir. Eleştirmenler Çorak Ülke’nin şairin bir genç adam olarak portresini, Eliot’ın evliliğinin anatomisini ve Avrupa medeniyetinin kilometre taşlarını ihtiva ettiğinde hemfikirdirler.
  • Yayın
    Ling Ma’nın Kopuş romanı örneğinde bir ‘Erken Uyarı Sistemi’ olarak kadın yazını
    (Monograf, 2022) Haliloğlu, Nagihan; Haliloğlu, Nagihan; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü
    Bu makale, Ling Ma’nın 2018 tarihli romanı Severance’ın spekülatif kurgu çerçevesinde güncel kimlik ve anlatı meselelerini nasıl ele aldığını incelemektedir. Roman paralel bir geçmiş tahayyülüyle, 2011 senesinde New York’ta yaşanan bir pandemide şehrin son günlerini gözlemleyen ve fotoğraflayarak arşivleyen göçmen bir kadının deneyimlerini merkeze alır. Romandaki pandemi, Shen Ateşi, Covid-19’a çok benzemektedir ve şehirli göçmen kadın için şehrin kendini ‘belli ettiği’ bir kriz anı yaratır. Çin göçmeni kahramanımız Candace’tan şehirdeki pek çok ‘sağlıklı’ insanın daha hastalığa yakalanmadan Shen Ateşi semptomlarını taşıdığını öğreniriz. Bu semptomların en önemlisi hastanın aynı hareketi üst üste tekrar etmesidir. Hayatı tekrardan oluşan şehirliler için ‘sağlıklı’ ve ‘hasta’ kategorileri daha pandemi New York’a gelmeden birbirine karışmıştır. Ma romanıyla kadınların bu makalenin ‘erken uyarı sistemi’ olarak adlandırdığı yetilerine dikkat çeker. Fakat roman hakkında fazla konuşulmaması ve romandaki karakterin deneyimlerinin göz ardı edilmesi bize bu sistemin bir müddet daha dikkate alınmayacağının haberini vermektedir.
  • Yayın
    Vladimir Nabokov’un eserlerinde hafıza mekânları
    (Bilim Sanat Vakfı, 2018) Haliloğlu, Nagihan; Haliloğlu, Nagihan; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü
    Vladimir Nabokov yazın sanatıyla hafızanın aktarımı arasındaki bağa inanan ve kitaplarında buna sürekli dikkat çeken yazarlardan biridir. Üç farklı versiyonu yayımlanmış otobiyografisine verdiği en son isim Konuş, Hafıza’dır. Bu başlık da Nabokov’un hafızayı asla statik olmayan, canlı bir varlık şeklinde tasvir ettiğinin bir göstergesidir. Nabokov bu kitabında hafızayı muhafaza etme ve konuşturmanın çeşitli yöntemlerini dener ve bu çabasının dinamiklerini de okuyucuyla, ancak Nabokovvari diyebileceğimiz bir açık gönüllükle paylaşır. Ona göre kitaplar, paragraflar, eşyalar ve fiziksel mekânlar çeşitli şekillerde metaforik ‘hafıza mekânları’ olarak hafızayı muhafaza eder ve bir çeşit müze görevi görürler. Bu makalede, otobiyografisi çerçevesinde Nabokov’un tasvir ettiği bu farklı ‘mekânların’ hafızayı nasıl barındırıp koruduğu ve hatıraların tekrar canlandırılmasına ne derecede imkân verdiği incelenecektir.
  • Yayın
    The failed asabiyya and cultural suicide in Michel Houellebecq's submission [extended abstract]
    (İlmi Etüdler Derneği, 2021) Haliloğlu, Nagihan; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü
    Since 1994, contemporary French novelist Michel Houellebecq has been offering projections for the future where the European culture and way of life come to an end. The aim of this article is to analyze his 2015 novel Submission using concepts developed by Ibn Khaldun and to show what kind of a political project Houellebecq’s novel serves. Europe, or the Occident as Houellebecq likes to put it, as described in his novels is always being threatened by barbarians at the gates, and these barbarians almost always come from the Mediterranean. With refugee crises, Europe has indeed become wary of Mediterranean passages, and Houellebecq describes how the sea has become an uncontrollable border. Houellebecq’s novels always invite us to question the borders of the Mediterranean. This article studies the novels of a French author who claims the Greeks and the Romans as his heritage through the work of Ibn Khaldun, another author of Mediterranean heritage this time from Andalusia. In this sense, studying Houellebecq with Ibn Khaldun contributes to the discipline of provincializing Europe.
  • Yayın
    Fransız Edebiyat’ını İbn Haldun’la okumak
    (İstanbul Üniversitesi Farabi Avrasya Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (FAMER), 2019) Haliloğlu, Nagihan; Haliloğlu, Nagihan; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü
    Bu makale İbn Haldun’un asabiyet, mülk ve hanedan kavramlarını tahlil birimleri olarak kullanıp Michel Houellebecq'in Teslimiyet romanındaki karşılıklarını tespit etmektedir. Makalenin yöntemi böylelikle Müslüman Akdenizli bir düşünürün kullandığı kavramların günümüzde yazan beyaz Akdenizli bir yazarın romanlarında ne kadar geçerli olduğunu tespit edip, bir yandan Beyaz Avrupa'yı taşralaştırırken bir yandan da sürekliliklere dikkat çeker. Bu bakımdan kullanılan yöntem karşılaştırmalı edebiyat olarak da nitelendirilebilir. Makale İbn Haldun'un asabiyet, mülk, hanedan kavramlarını merkeze koymakla beraber Kuzey Avrupa'nın taşralaştırılmasını Dipesh Chakrabarty, Akdeniz'deki alışverişleri de Fernand Braudel'in kavramsal desteğiyle inceler. Houellebecq yazınının tümünde Akdeniz’I yabancı unsurların giriş yaptığı tekinsiz bir sınır olarak kurgular. Teslimiyet’te de Akdeniz’den gelen yabancı unsur Müslümanlardır ve Müslüman bir aday Fransa’da devlet başkanı olur. Romanın anlatıcısı François Fransa’nın bu ‘çöküş’ünün ve kültürel intiharının beyaz sınıflar arasındaki dayanışma eksikliğine, beyazların Mağripli göçmenlerin kültürünü benimsemedeki gönüllülüklerine bağlar ve başa geçecek Mağrip kökenlilerin yakında beyaz Fransızların düştüğü aynı hatalara düşeceğinin sinyallerinden bahseder. Houellebecq’in anlatıcı üzerinden okurla paylaştığı tüm bu gözlemler Ibn Haldun’un Mukaddime’sindeki döngüsel sosyal hareketlerin devinimleriyle örtüşmektedir.