Yazar "Uysal, Burcu" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 29
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Yayın Antisocial behaviour and violent delinquency among boys with a migration background: A German panel study(IOS Press, 2020) Uysal, Burcu; Stemmler, Mark; Weiss, Maren; Uysal, Burcu; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji BölümüImmigrant boys show higher rates of antisocial behaviour. However, results of previous studies showed some contradictory findings in terms of intercultural differences in antisocial behaviour. In our study, we used an intercultural comparison of antisocial behaviour based on two different definitions of migration status (nationality vs. migration background). According to migration background, however not according to nationality, significant but small differences were found only in violent delinquency. A longitudinal mediator model based on the disintegration approach (Anhut & Heitmeyer, 2000) was examined in order to contribute to our understanding of the background of violent delinquency in immigrant boys. The data were from a German panel study conducted in the cities of Dortmund and Nuremberg. The results of the mediator model showed that perceived discrimination and negative parenting affect violent delinquency indirectly through violence attitudes, self-control, and peer delinquency. The findings suggest that preventive measures against violent delinquency should focus on these indirect effects and migrant-specific variables.Yayın Contingency learning of social cues: Neural engagement and emotional modulation by facial expressions(Frontiers, 2025) Saylık, Rahmi; Uysal, Burcu; Williams, Adrian Loyd; Murphy, Robin A.; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji BölümüContingency learning—the fundamental process by which associations are formed between events in our experience is as relevant of conditioning as it is for social interactions, where emotional cues, such as facial expressions, signal complex and reciprocal causal dynamics. This study investigates the functional neuroanatomy underlying contingency perception by with three type of contingent relation (positive, zero, and negative) using sad and happy facial expressions as stimuli in a group of neurotypical participants. Employing a streaming trial paradigm and functional MRI, we examined how these emotional contingencies engage brain regions involved in attention and predictive processing. The behavioural results indicated that participants could distinguish between different contingencies, regardless of the emotional stimuli. However, judgment ratings varied across conditions, with sad expressions eliciting weaker ratings compared to happy expressions, which moderated perceived causality, especially in the uncorrelated and negative contingency tasks. These behavioural findings were primarily linked to increased activation in frontal regions, including the inferior frontal gyrus, middle frontal gyrus, and anterior cingulate cortex. The results highlight the differential cognitive demands and neural responses evoked by emotional expressions and suggestive of the idea that statistical relations that violate social expectations are processed differently than positive relations.Yayın COVID-19 sürecinde gençlere yönelik online ACT temelli başa çıkma becerilerini geliştirme atölyesi(Bilişsel ve Davranışsal Psikoterapiler Derneği, 2021) Uysal, Burcu; Gülay, Sümeyra; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji Bölümü2019 yılının sonunda Çin’de başlayan Koronavirüs pandemisi ve bu sebeple ortaya çıkan sınırlamalar her yaştan bireyi stres altına sokmuştur. Sosyal izolasyon, online eğitimin getirdiği zorluklar, motivasyon eksikliği ve can sıkıntısı gençlerde kaygı ve depresyonda artışa sebep olmuş (Marques de Miranda, da Silva Athanasio, Cecília de Sena Oliveira ve Simoes Silva, 2020), ayrıca uykusuzluk, odaklanma güçlüğü gibi zorluklara da yol açmıştır (Golberstein, Wen ve Miller, 2020; Wang, Zhang, Zhao, Zhang ve Jiang, 2020). Bu çalışmada pandemi sürecinde Türkiye’de bilhassa belirli sınırlamalara muhatap olan 20 yaş altı gençlerde başa çıkma becerilerini arttırmaya yönelik online Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT) temelli atölye çalışması geliştirmek ve etkinliğini pilot bir çalışma ile incelemek amaçlanmıştır.Yayın Cross-cultural applicability of the Inventory of Problems–29 (IOP–29): A pre-registered German replication of Akca, Tepedelen, et al. (2023)(Routledge, 2025) Höpfner, Henrike; Uysal, Burcu; Stemmler, Mark; Akca, Ali Y. E.; Giromini, Luciano; Uysal, Burcu; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji BölümüAssessing the credibility of psychological problems in forensic evaluations is crucial. The Inventory of Problems–29 (IOP–29) is becoming a valuable symptom validity test (SVT) worldwide and has been validated in over 15 languages. This study evaluates the German IOP–29 and fills a gap by replicating a study of Akca, Tepedelen, et al. We analysed 384 IOP–29 protocols from 128 German-speaking adults (range = 18–87 years) under three conditions: honest, random and feigned responses (post-traumatic stress disorder, PTSD; depression; schizophrenia). Statistical analyses showed that the False Disorder Probability Score (FDS) effectively discriminated between honest and feigned responses (Hedges g = 3.90), with a sensitivity of .91 and a specificity of .95 at an FDS cut-off value of ≥.50. A new index for detecting careless or random responses also showed promising results. This study confirms the utility of the IOP–29 in the German-speaking population and supports its cross-cultural applicability.Yayın Dayanıklılık geliştirilebilir mi?(28. Ulusal Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kongresi, 2018) Uysal, Burcu; Uysal, Burcu; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji BölümüDayanıklılık kavramı bir yandan doğuştan sahip olunan kişisel bir özellik olarak da değerlendirilmekle beraber son araştırmalar dayanıklılığı daha ziyade karşılaşılan zorluklara adapte olmanın geliştirildiği bir süreç olarak değerlendirmektedirler. Hatta bugünkü bakış açısına göre dayanıklılık araştırmasında en problemli yaklaşımlardan biri dayanıklılığın doğuştan gelen bir özellik olduğu kabulüdür. Çünkü bu yaklaşım dayanıklılığın kişinin zorluklara adapte olmasının ilişkilerine ve kişi dışındaki birçok diğer sisteme bağlı olduğu gerçeğini yadsır. Son yıllarda sistemsel teorik bakış açısı birçok çalışma alanını etkilemiştir. Gelişimsel sistem yaklaşımıyla dayanıklılık tanımı da değişerek bütüncül bir yaklaşımla dayanıklılığı destekleyen faktörler birey, aile ve toplum gibi farklı sistemler arasında dağılmıştır. Dayanıklılık ise bu süreçlerin birbirleriyle dinamik etkileşimi neticesinde ortaya çıkmaktadır. Bireysel dayanıklılık perspektifinden olan faktörlerin uzantıları ailevi dayanıklılık faktörleriyle yakın bir paralellik gösterir. Örneğin kişi perspektifinden baktığımızda kişinin kendiyle ilgili olumlu bakış açıları, kimlik, problem çözme becerileri bireysel bazda dayanıklılık faktörleri olarak ele alınırken, ailevi olumlu bakış açıları, ailevi kimlik, ailevi esneklik gibi kavramlar da aile boyutundaki dayanıklılık faktörleri olarak değerlendirilir. Hem bireysel hem de aile çalışmalarında noksanlıklara odaklı yaklaşımları bir kenara bırakıp dayanıklılığa, kişilerin sahip olduğu potansiyellere odaklanma, klinik sosyal çalışma, psikoloji, pediatri ve psikiyatri dahil olmak üzere, çok yönlü uygulama alanlarındaki (aile terapisi; okul psikolojisi ve danışmanlığı; afet hazırlığı ve yanıtı; askeri aileler için hizmetler vb.) müdahale modelleri ve yöntemleri üzerinde dönüşümsel bir etkiye sahip olmuştur. Dayanıklılık geliştirme kapsamında çocukların ve ailelerin belli sıkıntılara maruz kalmalarını engelleyen veya bu sıkıntılardan koruyan stratejiler (evsizliğin yeni olumsuz sonuçlarını önlemek, annelerin depresyonunu tedavi etmek gibi), bazı problemler yüzünden yaşanacak sıkıntıları azaltmayı veya hafifletmeyi, mevcut kaynakları geliştirmeyi (konut destekleri, sağlık hizmetleri gibi), koruyucu süreçleri (ebeveyn-çocuk ilişkileri gibi) harekete geçirmeyi içerir. Literatüre geçmiş dayanıklılığı geliştirme amaçlı uygulanan en etkili müdahale programları bu stratejilerden iki veya üçünü kombine ederler. Bebek bekleyen ve daha sonra bebek sahibi olan ailelerin ev ziyaretleriyle bu sürece hazırlanması, bu süreçte desteklenmeleri; boşanmış aile çocuklarının ebeveyn-çocuk ilişkileri geliştirmelerine destek verilmesi, çatışmaların azaltılması gibi amaçları olan araştırmalar bunlara örnek verilebilir. Dayanıklılığı geliştirme yaklaşımlarında çocuk ve aile eksenlerinin yanı sıra biyopsikososyokültürel sistemler ve süreçler, direnç kabiliyetlerini geliştirmede katkıda bulunan topluluk, kültürel ve toplumsal eksenlerin de hesaba katıldığı görülür. Topluluk bazında dayanıklılığı geliştirme açısından; güvenli fiziksel çevre, olumlu değer yargıları olan arkadaş çevresi, iş olanakları gibi örnekler verilebilir. Kültür ve toplum bazında dayanıklılığı geliştiren faktörlere ise yaşama anlam veren dini inanç sistemleri, çocukları koruyucu devlet politikaları ve sağlıklı işleyen bölgesel ve ulusal ekonomi örnek verilebilir. Sonuç olarak dayanıklılık kavramının farklı sistemlerin birbirleriyle etkileşimi neticesinde bireylerin zorluklarla başa çıkma becerilerinin geliştirilebildiğini söyleyebiliriz. Farklı çalışmalarda dayanıklılığın geliştirilebilen kısımlarının kategorilerine değinilmiştir ve yine birçok araştırma dayanıklılığın geliştirilebilirliğini ortaya koymaktadır. Bu yaklaşım ve çalışmalar daha ayrıntılı bir şekilde ele alınarak, dayanıklılığın geliştirilebilecek kısımlarını daha iyi anlamak amaçlanmaktadır.Yayın Depremzedelere destek ekiplerinde ikincil travmatizasyon(İksad Yayınevi, 2023) Uysal, Burcu; Uysal, Burcu; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji BölümüBu çalışma 6 Şubat 2023 depremlerinden yaklaşık 4 ay sonra İstanbul'da bir ilçe belediyesinden deprem bölgesine gönderilen destek ekipleriyle gerçekleştirilmiştir. Araştırma ömeklemini yaklaşık 300 destek personeline çevrimiçi gönderilen formlardan tüm ölçekleri dolduran 63 katılımcı oluşturmaktadır. Çalışmanın tüm katılımcıları İbn Haldun Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde ikincil travmatizasyon ile ilgili düzenlenen bir bilgilendirme seminerine davet edilmiştir. Ayrıca ihtiyaç duyanlara psikolojik destek gruplarına katılım imkânı sunulmuştur. Ancak gruplar gerçekleştirilmemiştir. Bu bildiri kapsamında doldurulan ölçeklere göre ikincil travma stres düzeyi ve ilişkili faktörlerin ortaya konması hedeflenmektedir. Araştırmacıların oluşturduğu sosyodemografik formun yanısıra İkincil Travmatik Stres Ölçeği, Olayların Etkisi Ölçeği Gözden Geçirilmiş Versiyonu, Yaygın Anksiyete Bozukluğu-7 ve Hasta Sağlık Anketi-9 kullanılmıştır...Yayın Dreaming as “A life experience”: A qualitative investigation in psychosociocultural context(Universitaet Heidelberg, 2024) Gülay, Sümeyra; Uysal, Burcu; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji BölümüDreams are one of the realms of psychology and psychotherapy. In addition, people’s dream experiences and interpretations are highly influenced by individual, social and cultural contexts. A qualitative study was designed to examine in detail how meaning is given to the dream experience in Turkish society. Semi-structured interviews were conducted with 16 adult (9 female, 7 male) participants who were not mental health professionals. The data was analyzed using Reflexive Thematic Analysis and within a critical-realistic framework. From the common narratives of the participants, three themes were developed under the overarching theme of Dreaming as “A Life Experience,” namely (i) Changing Meaning: “[Dreaming] Is Unique to Each Person,” (ii) “The Day After the Dream” and (iii) Dreaming as a Therapeutic or Spiritual “Guide.” It was observed that the participants interpreted dreams as an experience that reflects physical or environmental conditions, the daily life and inner world of the person, the social and cultural structure, and processes of the society in which they live, and may also include a spiritual experience. In addition, the participants evaluated waking and dream life as experiences that are often directly related to and affect each other. In clinical and psychotherapy practice, dream assessment can be used as a helpful resource for examining people’s life experiences. However, it is recommended that these examinations and dream studies be conducted by taking into account their social/cultural contexts. In this context, the meanings that people give to dreams in different cultures and societies should be examined.Yayın Effectiveness of a psychoeducational group intervention infused with psychodrama to enhance group processes and alleviate burnout among public institution call center employees: A pilot study(Muhammed Zincirli, 2024) Uysal, Burcu; Özkul, Seyhan; Bayraktar, Ayşenur; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji BölümüThis quasi-experimental study examines the effectiveness of a psychoeducational group intervention program consisting of psychoeducation sessions and group exercises based on psychodrama warm-up activities resulting from the needs of public sector call center agents in the workplace. Forty municipality call center employees from two municipalities (intervention and control groups) completed pre- and post-test measures before and after the intervention program. Within the scope of the study in sociodemographic form, the Brief Psychological Resilience Scale (BPRS), Maslach Burnout Inventory (MBI), Warwick-Edinburgh Mental Well-Being Scale (WEMWBS), Organization-Based Self-Esteem Scale (OBSES), Group Cohesion Scale (GCS), and Group Atmosphere Scale (GAS) were used. A follow-up session and follow-up test for the intervention group took place one month after the completion of the intervention sessions. The intervention group showed significant pre-to-post-test short-term effects on psychological resilience and pre-to-follow-up long-term effects on group atmosphere scores. However, there was no significant change in burnout, well-being, or organization-based self-esteem scores. Moreover, no significant difference was noted in the control group from pre- to post-test, except for the decrease in the group atmosphere scores.Yayın Examining the effectiveness of a group hope intervention program in Syrian refugee children: A pilot study(Taylor & Francis, 2023) Uysal, Burcu; Ataman, Aslıhan; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji BölümüThe purpose of this study was to investigate the effectiveness of a 6-session hope-based intervention program on the levels of hope and psychological resilience of Syrian refugee children. The pre-test post-test control group design was implemented. A total of 42 Syrian refugee students in 5th grade participated in the study. 2 × 2 mixed ANOVA, independent sample t-test, and dependent sam-ple t-test were conducted for data analysis. Mixed ANOVA revealed that the intervention group had more improvement in hope and psychological resilience scores compared to the control group. Dependent sample t-test revealed that while the hope and resili-ence scores of the intervention group were maintained, the hope scores of the control group significantly decreased. Independent sample t-test revealed a statistically significant difference between the post-test hope scores of the groups. Research findings sup-ported that hope-oriented approaches can be effective in improv-ing the resilience of Syrian refugee children in the long term.Yayın Gebelikte algılanan eş desteği ve depresyon, anksiyete ilişkisinde bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin aracı rolü(Association of Clinical Psychology Research, 2021) Uysal, Burcu; Sağlam, Betül; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji BölümüBu çalışmanın amacı gebelik döneminde kadınlarda algılanan eş desteği ve bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin depresyon, anksiyete düzeyleri ile olan ilişkisini incelemektir. Veriler elden ve çevrimiçi veri toplama yöntemleriyle toplanmıştır. Örneklemi, Türkiye’de yaşayan, evli, 18-43 yaş aralığında ve 4-42. haftalarında olan 256 gebe oluşturmaktadır. Araştırmada katılımcılara, sosyodemografik ve gebeliğe dair bilgiler için Kişisel Bilgi Formu, Eş Destek Ölçeği (EDÖ), Bilişsel Duygu Düzenleme Ölçeği (BDDÖ), Edinburgh Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği (EDSD), Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) verilmiştir. Elde edilen verilerin analizinde betimsel istatistikler, Pearson korelasyonu ve paralel aracılık analizleri kullanılmıştır. Bulgulara göre algılanan eş desteği ile depresyon ve anksiyete arasındaki ilişkilerde, bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin aracılık etkilerinin anlamlı olduğu görülmüştür. Algılanan eş desteği yüksek olan gebe kadınların bilişsel duygu düzenleme stratejileri aracılığı ile depresyon ve anksiyete düzeylerinin düştüğü bulunmuştur. Bulgular ışığında algılanan eş desteğinin başa çıkma stratejilerini etkileyişinin gebe kadınların ruh sağlığını korumada önemli bir faktör oluşturduğu düşünülmektedir.- Ruh sağlığı tanımına göre, kişilerin sağlıklı olmaları sadece psikopatolojinin yokluğu ile değil, aynı zamanda pozitif iyi oluşun göstergelerini de barındırmaları ile gözlemlenecek bir durumdur. Bu sebeple, psikolojik müdahale programlarının yalnızca semptom azaltmaya yönelik değil aynı zamanda psikolojik iyi oluşu arttırmaya yönelik koruyucu temaları işlemeleri önem arz etmektedir. Yaşam boyu gelişim evreleri göz önünde bulundurulduğunda ilkokul çağı, yetişkinliğe etki edecek sağlıklı psikolojik gelişimin inşaa edileceği bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Modern öncesi zamanda çocuklar, yetişkin hayatına hazırlanmak ve sağlıklı psiko-sosyal gelişimi sürdürebilmek için gerekli becerileri beraber yaşadıkları geniş ailelerinden tecrübe aktarımı ile öğrenebiliyorlarken modernleşme ile beraber küçülen ailelerde yetişen çocuklar bu tecrübe akışına evlerinde ulaşamamaya başladılar. Bu sebeple psiko-sosyal gelişimi destekleyecek bilgi birikimi kurumsal yapılardan, resmi şekilde öğrenme ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu ihtiyacın en etkili ve sistematik olarak karşılaşabileceği kurumlar ise çocuklar örgün öğretime devam ettiği okullar olarak karşımıza çıkmaktadır. Okul temelli psikolojik müdahale programları incelendiğinde, bu programlara katılan öğrencilerin katılmayan öğrencilere kıyasla mutlu seviyelerinde, öz güvenlerinde, psikolojik dayanıklılıklarının, okula bağlılıklarında, öğretmen ve diğer öğrenciler ile kurdukları ilişki kalitesinde, yaşam doyumlarında ve öz yetkinlik inançlarında önemli seviyede artış olduğu tespit edilmiştir. Bu proje ile amaçlanan, ilkokul 4. sınıf öğrencilerine yönelik, kültüre duyarlı ve bilişsel gelişimlerine uygun, okul müfredatına entegre, öğrencilerin öz yetkinlik inançlarını arttıracak 10 haftalık bir müdahale programı geliştirmek ve uygulamaktır. İlk adımda programın içeriğinin geliştirilmesi için literatür taraması yapılarak mevcut bilgi birikimi derlenecektir. Derlenen bilgi birikiminin ışığında, uzman görüşleri de alınarak müdahale programının içeriği geliştirilecektir. Daha sonra geliştirilen içerik, Arnavutköy Suatlar İlkokulu 4. sınıf öğrencilerine, psikoloji alanında lisansüstü eğitimine devam eden psikologlar tarafından proje yürütücüsü akademisyenlerin yönetiminde, 8 - 12 kişilik gruplar halinde 10 hafta boyunca, her hafta düzenli olarak uygulanacaktır. Öğrenciler ile 10 haftalık programa başlamadan önce, katılımcı olacak öğrencilerin öğretmenlerine ve velilerine program hakkında bilgilendirme seminerleri düzenlenerek, müdahale programının etkisini arttırmak hedeflenmektedir. Uygulanan programın etkinliğinin test edilebilmesi için müdahale programı öncesinde, bitiminde ve takip eden 2 ay içinde öğrencilerden aynı ölçme materyalleri ile veri toplanacaktır. Buna paralel olarak, öğretmenlerden de öğrenciler hakkında gözlemlerini içeren bilgiler alınarak, öğrencilerden alınan bilgiler ile karşılaştırılacaktır. Proje sonunda katılım sağlayan öğrencilerin öz yetkinlik inançları arttırılması hedeflenerek, faydalanmaları sağlanacaktır. Ayrıca programın uygulanması sırasında ve sonrasında elde edilecek verilerin analizi ile literatüre katkı sağlanacaktır. Programın sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla programın nasıl yürütüleceğine dair detaylı bir kitapçık oluşturulacaktır.
Yayın Kabul ve kararlılık terapisi'nin (ACT) travmatik deneyime bağlı belirtilerin tedavisindeki etkililiği üzerine sistematik bir derleme(Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği (BDPD), 2020) Gülay, Sümeyra; Uysal, Burcu; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji BölümüÇalışmanın amacı, travmatik deneyime bağlı belirtilerin tedavisinde Kabul ve Kararlılık Terapisinin (ACT) etkililiğini değerlendiren araştırmaların sistematik bir incelemesini yapmaktır. Yöntem: Araştırmalar, JSTOR, PsycARTICLES, ScienceDirect, PubMed, Web Of Science ve İdealonline veri tabanlarından elektronik tarama yoluyla elde edilmiştir. Tarama yapılırken geniş bir sonuç repertuvarı elde etmek için “Kabul ve Kararlılık Terapisi (Acceptance and Commitment Therapy)” ve “travma (trauma)” anahtar kelimeleri Türkçe ve İngilizce olarak kullanılmıştır. Ocak 2008 – Haziran 2020 tarihleri arasında, Türkçe veya İngilizce yayınlanan, örneklemi travmatik deneyim öyküsü olan yetişkinlerden oluşan ve tam metnine ulaşılabilir makaleler çalışmaya dahil edilmiştir. Bulgular: Ulaşılan 1583 makaleden çalışma kriterleri bağlamında yapılan elemeler sonucunda 19 makale incelemeye alınmıştır. Pozitif Ebeveynlik Programı ile birlikte kullanılan ACT müdahalesi içeren bir makale çalışmadan hariç tutulmuştur. 18 araştırmadan 5’i randomize kontrollü çalışma, 7’si on test–son test çalışması ve 6’sı vaka çalışması olarak tasarlanmıştır. Araştırmaların hepsinde özellikle travmatik deneyime bağlı depresyon, kaygı, TSSB belirtileri, duygusal/yaşantısal kaçınmanın azalmasında ve psikolojik esneklik, yaşam kalitesi ve işlevselliğin artmasında ACT’in etkili olduğu görülmüştür. 2 araştırmada ACT’in kontrol grubu ile anlamlı bir farklılığı bulunmazken, 3 araştırmada daha etkili olduğu görülmüştür. Sonuç: Kontrol grubu bekleme listesi olduğunda ACT’in anlamlı düzeyde daha etkili olduğu, Şimdi Odaklı Terapi veya Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) olduğunda ise anlamlı bir farklılık bulunmadığı görülmüştür. Ancak rutin tedavi ‘danışan odaklı yaklaşım bağlamında BDT içerikli tedavi’ olduğunda, ACT ile birlikte rutin tedavinin yalnızca rutin tedavi uygulanan kontrol grubundan daha etkili olduğu görülmüştür. ACT’in travmatik deneyime bağlı belirtilerin tedavisindeki etkililiğini incelemek için diğer psikoterapotik tedavi yöntemlerinin uygulandığı kontrol grupları ile yapılmış daha fazla sayıda araştırmaya ihtiyaç vardır.Yayın Koronavirüs salgın sürecinde uluslararası üniversite öğrencilerine yönelik pozitif psikoloji temelli çevrimiçi müdahale programının geliştirilmesi: Pilot bir çalışma(Önder İmam Hatipliler Derneği, 2021) Özkul, Seyhan; Uysal, Burcu; Morgül, Ebru; Eren, Senem; Eğitim Bilimleri Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık BölümüKoronavirüs salgını sürecinin genel olarak toplum ve özel olarak uluslararası öğrenciler üzerindeki psiko-sosyal etkileriyle baş etmek için destek sağlayabilecek müdahale programlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyacı karşılamak amacıyla Pozitif Psikoloji kavramlarını ve Pozitif Psikoloji Müdahaleleri’ni (PPM) temel alan 6 oturumluk bir müdahale programı geliştirilmiştir. Bu müdahale programının etkinliğini ölçmek için katılımcılardan stres, depresyon, anksiyete, Koronavirüs korkusu, mental iyi oluş ve psikolojik dayanıklılık puanlarına dair veriler toplanmıştır. Çalışmaya katılmak için başvuran 34 uluslararası öğrenciden ön test ile elde edilen nicel veriler arasındaki ilişkiyi gösteren Pearson korelasyon katsayıları hesaplanmıştır. Müdahale programı 11 kişiyle başlamış ve 6 katılımcı ile tamamlanmıştır. 6 katılımcıdan ise hem ön test hem de son test verileri elde edilmiş ve Wilcoxon işaretli sıralar testi ile müdahale programının etkinliği incelenmiştir. Araştırma sonuçları psikolojik dayanıklılık ve Koronavirüs korkusu arasında anlamlı olumlu bir ilişki olduğunu ve uygulanan müdahale programının depresyon düzeyini azaltmakta başarılı olduğunu göstermektedir.Yayın Living with COVID-19: Depression, anxiety and life satisfaction during the new normal in Turkey(JCBPR, 2021) Uysal, Burcu; Morgül, Ebru; Eren, Senem; Yanık, Medaim; Öcal, Belkıs Nilgün; Uysal, Burcu; Morgül, Ebru; Eren, Senem; Yanık, Medaim; Öcal, Belkıs Nilgün; Uysal, Burcu; Görmez, Vahdet; Eren, Senem; Morgül, Ebru; Öcal, Nilgün Belkıs; Karatepe, Hasan Turan; Sönmez, Dilruba; Taştekne, Feyzanur; Tepedelen, Mehmed Seyda; Yanık, Medaim; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji Bölümü; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji BölümüBackground: Current findings suggest that many people experience high levels of anxiety, depression and life dissatisfaction due to the COVID-19 pandemic. However, the effects of the pandemic and life changes during the new normal of social restrictions in Turkey are yet to be examined. Aim: This study aimed to investigate the prevalence, correlates and predictors of anxiety, depression and life satisfaction during the new normal of ongoing social restrictions. Methods: This is a cross-sectional study conducted online with 352 participants living in Turkey. Measures included the Generalized Anxiety Disorder-7, Patient Health Questionnaire-9, and Satisfaction with Life Scales. Sociodemographic variables and questions relating to the COVID-19 were collected. Results: The results showed that low social communication and the sense of being restricted were significant predictors of probable depression, anxiety symptoms and life dissatisfaction. Of the participants, 91.5% were dissatisfied with their lives during the new normal of social restrictions. In addition, nearly half of the participants showed depression (55.7%) and generalized anxiety symptoms (54.3%). Conclusion: The present study suggested that social communication might be a key factor to improve psychological wellbeing. Considering the long-term effects of the pandemic on public mental health, developing effective preventive measures and intervention strategies are crucial.Yayın Memleket bağı(Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), 2020) Uysal, Burcu; Uysal, Burcu; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji BölümüBağlarla tutunuruz hayata. Canlı cansız tüm varlıklarla bağ kurma eğilimindeyizdir. Bizim olan, ‘biz’ duygusunu uyandıran kişiler, eşyalar, mekânlar kıymetlidir. Eşya ile yapılan deneylerde; örneğin, maddi karşılığı 5 birim para olan vazoyu birine verip, o kişiye bir süre sonra 5 birim para ödenmesine rağmen birçok kişi, değeri karşılığında vazoyu geri vermekte zorlanmıştır. Çünkü burada eşyayla kurduğumuz bir bağ söz konusudur. Çocukluğumuzun geçtiği mahalleyi, ilk gittiğimiz okulu, doğduğumuz hastaneyi gördüğümüzde duygulanırız. Aynı şekilde memleket olarak kabul ettiğimiz, ‘bağ’ kurduğumuz yer ve onunla ilişkili semboller de kıymetlidir...Yayın Migrationsspezifische Risikofaktoren bezüglich des antisozialen Verhaltens im Geschlechtervergleich(Springer, 2019) Uysal, Burcu; Uysal, Burcu; Uysal, Burcu; Wallner, S.; Weiss, Maren; Reinecke, J.; Stemmler, M.; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji Bölümü; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji BölümüMännliches Geschlecht, jugendliches Alter und Migrationshintergrund sind askriptive Merkmale, die mit einem erhöhten Delinquenzrisiko assoziiert werden. Der vorliegende Beitrag untersucht die Risikofaktoren Geschlecht und Migrationshintergrund im Zusammenhang mit allgemeiner und Gewaltdelinquenz im Jugendalter. Nach den vorliegenden Daten liegen die Unterschiede bezüglich des antisozialen Verhaltens eher im Geschlecht als im Migrationshintergrund. Obwohl keine deutlichen Unterschiede im antisozialen Verhalten aufgrund der Herkunft festgestellt wurden, waren die Jungen mit Migrationshintergrund doch am stärksten delinquenzbelastet. Um den Hintergrund der Geschlechtsunterschiede bezüglich des antisozialen Verhaltens besser zu verstehen, wurden verschiedene migrationsspezifische Risikofaktoren wie Gewaltakzeptanz, wahrgenommene Diskriminierung oder körperliche Bestrafung in der Erziehung genauer betrachtet. Bezüglich der meisten Risikofaktoren fand sich ein signifikanter Effekt des Geschlechts und des Migrationshintergrunds: Jugendliche mit Migrationshintergrund sowie die Jungen waren stärker belastet. Es liegen Hinweise darauf vor, dass diese erhöhte Risikobelastung bei Jungen mit Migrationshintergrund tatsächlich zu einer leicht erhöhten Delinquenzbelastung führt.Yayın Postmodern darbenin kapanmayan yaraları(İbn Haldun Üniversitesi, 2018) Avcı, Betül; Yanık, Medaim; Uysal, Burcu; Kuşakcı, Sümeyye; Kuşakcı, Sümeyye; Uysal, Burcu; Avcı Sebetci, Betül; İslami İlimler Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü28 Şubat postmodern darbesi, Türkiye’de Müslümanların yaşadığı en travmatik olaylardan birisidir ve şüphesiz ki toplumda çok derin yaralar açtı. Kimi bu sorunları bizzat yaşadı, kiminin yakınları o baskıya maruz kaldı ve sonuçta toplumun büyük bir kesimi darbeden etkilendi. Bugün İbn Haldun Üniversitesinde öğretim üyesi olarak görev yapan çok sayıda akademisyen de yakın tarihin utanç lekesi 28 Şubat sürecinde baskıyı yaşadı ve hikâyelerini anlattı. Her bir hikâye kendi içinde çok önemli ayrıntılar barındırıyor. İşte o öyküler…Yayın Preventive factors and resilience in intergenerational trauma transmission: A systematic review(John Wiley & Sons, 2024) Bircan, Fikriye Bilge; Uysal, Burcu; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji Bölümü[No Abstract Available]Yayın Psikoterapide eğitim ve standardizasyon için bir örnek : Almanya’daki psikoterapi sistemi(Association for Cognitive and Behavioral Psychotherapies, 2020) Uysal, Burcu; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji Bölümü; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji BölümüAlmanya’da yasal sağlık sigortası hizmetlerinin önemli bir parçası olan psikoterapiye dair tüm detayların belirlenmesi ve süreç içerisindeki düzenlemelerin oturması yaklaşık 50 yılda bugünkü halini almıştır. Sürecin başlangıcı 1967 yılında tıp doktorlarının psikoanalitik yönelimli psikoterapiyi yasal sigorta kapsamında uygulaması kabul edilebilir. Daha sonra en somut diğer büyük adım 1999 yılında Psikoterapi Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle atılmıştır. Kanunun yürürlüğe girmesiyle ruh sağlığı alanında çalışan herhangi bir uzman kendisini ‘psikoterapist’ olarak adlandıramaz. Çünkü ‘psikoterapistlik’ Almanya’da ‘doktorluk’ gibi yasal açıdan korunan bir meslek grubu haline gelmiştir. Tıp doktoru psikoterapistlerin yanısıra, psikolog psikoterapistler ve çocuk ve ergen psikoterapistleri de yasal sigorta kapsamında hizmet vermeye başlamıştır. Psikoterapi sistemine dair, psikoterapi eğitiminin içeriği, mesleki uygulamadaki standartlar, psikoterapi hizmetinin kalitesini veya uygulamaya dair prosedürel süreçlerin kontrolünü sağlayan mekanizmalara değinilecektir.Yayın Psychological interventions for self-harm behaviour and suicide attempts in borderline personality disorder: A systematic review(Lut TAMAM, 2024) Kavla, Büşra; Uysal, Burcu; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji BölümüSelf-harm behaviour and suicide attempts are considered maladaptive coping mechanisms by individuals with a diagnosis of borderline personality disorder (BPD). Numerous studies have demonstrated that individuals with BPD are at a heightened risk for self-harm behaviour and suicide. Therefore, there is a need for intervention efforts aimed at reducing self-harm and suicide attempts in this population by promoting more functional coping strategies. No systematic review has been conducted to explore the effectiveness of such interventions. A systematic review was performed to identify randomized controlled trials of interventions to reduce self-harm and suicide attempts among individuals with BPD, published between 2012 and 2022. PsycARTICLES, PubMed, Web of Science, Science Direct, and Taylor & Francis databases were examined in the review. A total of 6,760 studies were initially screened, only 13 were selected for review based on the inclusion and exclusion criteria. The results indicated that the standard dialectical behaviour therapy protocol, with the addition of psychological intervention components such as skills training, exposure and acceptance, statistically significantly increased recovery. Statistically significant results have been obtained from various psychotherapeutic intervention groups such as schema therapy, cognitive behavioural therapy and emotion regulation therapy However, it was noted that existing protocols might be inadequate in preventing relapse and addressing potential negative outcomes such as premature termination of therapy.