Aslan, Ali
Yükleniyor...
Araştırma projeleri
Organizasyon Birimleri
İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü araştırma odaklı bir bölüm olarak tasarlanmıştır. Uluslararası öğrenci ve öğretim üyesi sayısı ve çeşitliliği bölümün kimliği ve öğretim pedagojisinin uluslararası bir anlayışla şekillenmesini sağlamaktadır. Müfredat ve ders içerikleri bugünün sorunlarını anlamaya ve geleceğin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik planlanmıştır. Avrupamerkezci bir pedagojinin ötesine geçilerek farklı kültür ve medeniyet birikimleri mukayeseli olarak incelenmektedir. Türkiye’nin karşılaştığı siyasi meseleler bölgesel ve küresel bağlamla etkileşim içerisinde incelenemektedir. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler’in alt dalları olan Uluslararası İlişkiler, Karşılaştırmalı Siyaset, Siyaset Teorisi ve Türkiye Siyasetine dair dersler müfredat içerisinde yer almaktadır.
Adı Soyadı
Ali Aslan
İlgi Alanları
Kurumdaki Durumu
Aktif Personel
3 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Yayın Popülizm(İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2022) Aslan, Ali; Aslan, Ali; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü[No Abstract Available]Yayın UlusIararası güvenlik perspektifinden Türkiye'de yönetim sisteminin gelişimi(Türkiye Araştırmaları Vakfı Yayınları, 2023) Aslan, Ali; Aslan, Ali; Kurt, Veysel; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü“Devletler neden siyasi reform yapar” sorusuna sunulan açıklamalardan en fazla ön plana çıkanı (liberal) demokratikleşmedir. Özgürleşme odaklı siyasi-etik bir yaklaşım sunan demokratikleşme perspektifi, siyasi düzenin dinamik yapısı ve sınırlarının değişkenliğini göz önünde tutar. Buradaki kilit nokta, siyasi düzenin sembolik sınırlar çizerek toplumun bazı kesimlerini dışarıda tuttuğu, yani dışladığı gerçeğidir. Siyasi ve kültürel tanınmama ve böylece haklardan mahrum bırakılma reel siyasetin olağan işleyişi olarak kabul edilir. Ancak bu reel durum ideal olana uymadığı için siyasi-etik açıdan ağır bir şekilde eleştirilir. Devletin dışarıya karşı kendi egemenlik alanını belirleyen sınırlar çizmesi de içeride sembolik olarak çizdiği sınırlarla toplumsal düzeni bir temele oturtmaya çalışması da demokratik eleştirinin konusudur.1 Ancak dışlama varsa içselleştirmenin varlığı da söz konusudur. İçerideki bu sınırlar tarihseldir, yani değişime tabidir. Dışlanan toplumsal kesimler belli tarihi kırılma anlarında haklarının teslim edilmesiyle içselleştirilir. Demokratikleşme kuramına göre içselleştirme siyasi düzen üzerinde toplumdan gelen baskıların artması sonucu gerçekleşir. Bu liberal demokratik perspektife göre, içselleştirme süreci tüm herkesin kuşatıldığı, kimsenin dışlanmadığı, yani içerdeki sembolik sınırların tamamen ortadan kalkacağı noktaya kadar devam edecektir…Yayın Popülizm(İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2022) Aslan, Ali; Aslan, Ali; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler BölümüSiyasetin 19. yüzyıldan itibaren demokratikleşmesiyle birlikte dünyanın farklı yerlerinde popülist hareketler gözlemlenmeye başlandı. İlk popülist hareketlerin hedefinde monarşik yönetimler ve korporatif devlet yapıları oldu. 1860’larda Rusya’da ortaya çıkan “halka doğru” hareketi ya da meşhur adıyla narodnikier halkın çar rejiminden ve toprak ağalarının yerini alan tahakkümcii burjuva sınıfının elinden kurtarılarak yerli bir sosyalist düzen kurulmasını amaçladı. 1892’de kurulan Amerikan Millet Partisi ise ülke kırsalında tren yollarının yapılması ve bankaların açılmasına tepki olarak bir kitle hareketi olarak doğdu ve ülkeye hâkim olan iki-partili siyasi yapıya kafa tuttu (Hofstadter, 1955; Lester, 2006). 20. yüzyılın ilk yarısında popülizm ağırlıklı olarak hızlı ekonomik ve kültürel modernleşmeye verilen bir tepki olarak karşımıza çıktı. Bunun en güzel örneği, 1930-1950 yılları arasında gözlemlenen ve “klasik popülizm” olarak kavramsallaştırılan Latin Amerikan popülist tecrübeydi. Arjantin’de Juan Domingo Peron ve Brezilya’da Getulio Vargas gibi karizmatik ve güçlü liderler, demokratik eşitlik ve ekonomik fırsatlar sunarak bu dönemin siyasetine damga vurdular (De La Torre, 2019). 1950’lerden sonra ise popülizm artık yerleşiklik kazanan millet egemenliğinin elite karşı korunmasını ve her türlü siyasi eşitlik taleplerini merkeze alan bir siyaset üretti. Popülizm, milli iradeyi tüm iradelerin üstünde görmekte, kurumsal yapıların milli iradeden bağımsız ve üstünde...