Işık, Vahdettin
Yükleniyor...
Araştırma projeleri
Organizasyon Birimleri
Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim Dalı
Enstitü, “Medeniyet Araştırmaları” alanını haddizatında müstakil bir araştırma sahası olarak ihdas etmeyi hedeflemektedir. Bu çerçevede Medeniyet Araştırmaları alanının kendi çözümleme düzlemlerini tarif etmek ve alanı yönlendirecek ontolojik, epistemolojik ve metodolojik yaklaşımları teklif etmek için çalışmaktadır. Medeniyet Araştırmaları, mevcut disiplinlerin yaklaşımlarının çözümlemekte yetersiz kaldığı, yerel veya dünya ölçeğinde, insanlığın karşılaştığı farklı meseleleri anlamaya yönelik, çok disiplinli ve alternatif bakışlara imkan veren bir yaklaşım sunmayı amaçlamaktadır.
Adı Soyadı
Vahdettin Işık
İlgi Alanları
Sosyoloji ve Siyaset, Din ve Toplum İlişkileri, Modernleşme, Çağdaş Dünyada İslam ve Türkiye
Kurumdaki Durumu
Aktif Personel
21 sonuçlar
Arama Sonuçları
Listeleniyor 1 - 10 / 21
Yayın II. Meşrutiyet Dönemi Türk düşüncesinde Doğu ve Batı algısı: İctihâd ve Sırât-ı Müstakim dergileri örneği(İbn Haldun Üniversitesi Yayınları, 2021) Işık, Vahdettin; Tali, Savaş Cihangir; Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim DalıElinizdeki bu çalışmanın konusu II. Meşrutiyet dönemi Türk düşüncesinde Doğu ve Batı algısı olup temel sorusu ise “İctihâd ve Sırât-ı Müstakîm dergileri etrafında kümelenen fikir muhitlerinin ben ve muhatab algıları neden ve nasıl değişti” şeklinde belirlenmiştir. Bu bağlamda II. Meşrutiyet Dönemi Türk düşüncesini ve siyasetini şekillendirmede önemli bir yer işgal eden Batıcı ve İslâmî Yenilenmeci akımların ‘kendi’ni ve ‘başka’sını nasıl tanımladıklarını açıklığa kavuşturmaya çalıştık. Doğu-Batı kavramlarının Türk düşünce dünyasında nasıl ve niçin kullanıldığının bağlamını vermek için çalışmamızın birinci bölümünde II. Maşrutiyet dönemi Türk düşücesinin genel çerçevesini çizdik. İkinci ve üçüncü bölümleri ise doğrudan İctihâd ve Sırât-ı Müstakîm dergilerinin Doğu ve Batı algılarını tespit etmeye ayırdık. Dördüncü bölümünde de sözü geçen dergilerin yaklaşımlarını, farklı bakışlar altında düzenlediğimiz tablolar halinde vererek karşılaştırmalı bir değerlendirme imkanı sunmak istedik.Yayın Gelenek ve yenilenme geriliminde Akif'in tutumu(Dicle Üniversitesi, 2023) Işık, Vahdettin; Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim DalıTürkiye’nin yakın tarihini şekillendiren en önemli gerilim hatlarından birini gelenek ve yenilenme karşısında takınılan tutum oluşturmaktadır. Bir uçta ülkeyi selamete erdirmenin yolunu, güncel tarihi ve toplumsal gerçekliğe körleşecek seviyede geleneğe bağlanmakta arayanlar, diğer uçta ise İslami geleneği ve bu geleneğin tezahürü olan kurumları büsbütün tasfiye etmekte görenler vardı. Bu yeniden şekillenme sürecinde doğrudan sorumluluk üstlenen ve bu ülkenin milli marşını yazan Mehmed Akif ise milletin kimliğini belirleyen ilkelerden vazgeçmeden tarihi-toplumsal gerçeklikle sağlıklı bir ilişki kurmanın mümkün olduğuna inanıyordu. Akif’in bu yaklaşımını hangi esaslar üzerine temellendirdiğini açıklığa kavuşturmak Türkiye’nin düşünce ve siyaset muhitlerinde halen güncelliğini koruyan bu gerilimin anlaşılmasına da katkı sunacaktır. Oysa Akif üzerine yapılan çalışmalar onun gelenek ve yenilenme gerilime dair düşüncelerinden çok yetişmesinde etkili olan kişilere, ailesine ve şahsiyetine odaklanmaktadır. Elinizdeki makale ise mevcut çalışmalardaki bu eksikliği gidermeye, aynı zamanda onun Türk düşünce dünyasının temel gerilim hattını oluşturan gelenek ve yenilenme karşısında nasıl bir tutum sergilenmesi gerektiği hususundaki cevabını açıklığa kavuşturmaya katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.Yayın Said Halim Paşa: Bir ıslah düşünürünün hayatı, düşüncesi ve eserleri(Ketebe Yayınları, 2021) Işık, Vahdettin; Işık, VahdettinTürkiye’nin yakın tarihini şekillendiren şahsiyetler içerisinde Said Halim Paşa önemli bir yer işgal etmektedir. Gerek üstlendiği idari ve siyasi görevler gerekse de dile getirdiği düşünceler, onu önemsememiz için yeterli gerekçeleri bize sunmaktadır. Dönemin yeni düzen arayışları sürecinde, onun yenilenmeye, geleneğe ve Batıya bakışındaki itidal, bugün de ihtiyaç duyduğumuz bir yaklaşımı örneklemektedir. Elbette ki her insan gibi onun da çözümlemelerinde sınırlılıklar görülebilir...Yayın Rethinking Islamism in Turkey: Beyond conservative or modernist rejectionism(Routledge, 2022) Işık, Vahdettin; Sunar, Lütfi; Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim DalıThe fact that the 19th century resulted in the removal of Muslims as a global locus of power is widely known. As a result of the efforts that occurred in the wake of making sense of this new situation, various currents of thought emerged. Some took a negative attitude toward renewal efforts based on the attitude of preserving what had already existed in response to modernization. Others proposed completely replacing what had existed. A third approach evaluated the issue not in terms of the new or the old, but in terms of the nature of the new and the old – and whether it responded to what was needed. Those who adopted the last approach regarded a continuation of the old as it had been to be impossible, believing change to be necessary, but did not reject what was traditional. They saw that adopting the new without questioning its nature would contradict Islamic principles as well as historical-social reality. The order formed by those who adopted this approach can be called the Islamic Renewal Movement. In other words, unlike conservative rejectionism and modernist rejectionism, the proposed interpretation of the Islamic Renewal Movement was based on protecting what needed protection and renewing what needed renewal. This approach sought to both remain as itself and also respond to the contemporary challenges through this choice. These three approaches can be said to still continue to shape Turkey’s political thoughts and tendencies...Yayın Osmanlı'nın yeniden yapılanması sürecinde aydınların tutumu(Ekin Yayınevi, 2021) Işık, Vahdettin; Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim DalıAydının toplum hayatındaki yeri ve değişim sürecindeki rolü yaklaşık 150 yıldır bizim düşünce dünyamızda konuşuluyor. Benzer şekilde sosyal bilimler literatüründe de aydın önemli bir yer işgal ediyor ve modernleşme süreci olarak kavramlaştırılan değişimin ana öznelerinden biri olarak ele almıyor. Özellikle Osmanlı-Türkiye modernleşmesi olarak kavramlaştırılan süreçte aydınların rolü ve teklifleri hakkında yapılacak müzakerelerde bunu daha açık bir şekilde görebiliriz. Bu hususta yapılan değerlendirmelerin bir kutbunu Müslümanların temel kabullerini ve tarihî tecrübesini “yeni” olanı içselleştirmenin enstrümanı yapmaktan endişe duyanlar, diğer kutbunu ise sorunların sadece “dışarı ”dan gelen saldırılarla izah edilmesini bir nakısa olarak gören ve “iç” bünyede bir tamir imkânı oluşturmak için “yeni/enme”nin gerekliliğini vurgulayanlar oluşturuyor. Biz kendi değerlendirmemizi yaparken, bu iki kutbun hassasiyetini mutlaka çatıştırmak gerekmediğinin farkında olan ihtiyatlı ve itidalli bir yol benimseyeceğiz…Yayın Medeniyet tartışmalarına umrân kavramı ekseninden bakmak(Lale Organizasyon Tic. Ltd. Şti., 2022) Işık, Vahdettin; Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim DalıBirçok kişinin de işaret ettiği gibi1 giderek vasat bir medeniyetin bütün dünyayı tasallut altına almaya başladığı bir zamanda yaşıyoruz. Hemen her meselenin bir kavram üzerinden çözümlenmesine olan meylin, düşüncenin de vasatlığa mahkûmiyetinin sonucu olup olmadığı üzerinde düşünmekte fayda var. Elbette her paradigmanın kök kavramlar üzerine bina edildiğini göz ardı etmiyorum; hangi iktidar odaklarının belirleyici olduğu bir vasatta konuştuğumuza dikkat çekmek olarak değerlendirilmeli söylediklerim. Nitekim modernitenin küresel bir olgu hâline gelmesiyle Batılı olmayan toplumların Batı ile hiyerarşik bir ilişkiye icbar edildiği ve bugünkü düzenin Avrupa’nın dünya düzenini yeniden kurgulaması sonucunda şekillendiği yaygın olarak konuşulmaktadır. Sözü geçen tartışmalarda da belirtildiği gibi Batılı olmayan toplumların Batı ile ilişkileri, bu zemin yüzünden çoğunlukla savunmacı bir çerçevede gelişiyor son iki asırdır. Osmanlı-Türk modernleşmesi denilen hadise, bu noktainazardan incelenebilecek kayda değer bir tecrübedir…Yayın Bir geçiş dönemi aydını olarak Necip Fazıl(İnsan ve Medeniyet Hareketi, 2022) Işık, Vahdettin; Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim DalıTürkiye’nin ulus-devlet dönemi birçok alanda olduğu gibi entelektüel ve toplumsal önderlik profilinde de ciddi bir değişime yol açtı. Nitekim 1850’li yıllara kadar toplumda bilginin üretim merkezi, büyük ölçüde medreseydi. Medreseden yetişen alim de gerek toplumsal ilişkilerde bir müracaat mercii gerekse de siyasi sistemde bir özne idi. Devletin kendini yeniden yapılandırma ihtiyacının sonrasında açtığı mekteplerde yetişen yahut Avrupa’da okuttuğu kişiler ise hem birer bürokrat yani devlet adamı oldular hem de her alanda söz söyleme mevkiine geldiler. O tarihlerden itibaren, toplumsal önderlik de gitgide ulemanın ve beslenme kaynakları olan fıkhın irtifa kaybı ile sonuçlandı. Ulemanın irtifa kaybı ile açılan boşluğu ise aydın ve yeni bilgi sistemleri doldurdu. Bu süreç, Cumhuriyetin ilanı sonrasında yapılan devrimlerle zirveye ulaştı. Bu yüzden, 1924 sonrası yıllar bürokratların ve aydının altın çağıdır. Çünkü; kendini medeniyet değiştirmenin öznesi olarak gören kadrolar iktidarı ele geçirmiş oldu. Dolayısıyla tarihi İslam tecrübesinin hasılası olan kurumlar ve yanında bu kurumların yetiştirdiği özneler de kamusal alanın dışına itilerek çeşitli yöntemlerle ya doğrudan tasfiye edildiler yahut da pasifleştirildiler. Bütün bu gelişmelerin sonucu olarak da İslam her seviyede bir sorun odağı haline getirilmiş oldu…Yayın İslamcı hareketlerin rejim karşıtlığı ve devletçilik çelişkisinin doğurduğu boşluk(Taşmektep Yayınları, 2017) Işık, Vahdettin; Işık, VahdettinTanzimat Fermanının beyanını esas alarak ifade edersek, Müslümanlar yaklaşık üç (3) asırdır ciddi bir takım askeri, idari, siyasi, sosyolojik ve fikri sorunla karşı karşıya bulunmaktadır1. Bu sorunun Avrupa’nın nüfuzuna girmek ile yakından irtibatı bulunuyor. Kuşkusuz on dokuzuncu yüzyılı tanımlamak için başka vurgular da yapılabilir. Bahsi gecen Osmanlı-Avrupa devletleri arasındaki değişen ilişkilerin mahiyetini de dikkate alarak, rahatlıkla ifade edebiliriz ki; on dokuzuncu yüzyıl ‘Müslümanlar üzerinde Avrupa nüfuzunun pekişmesi’ demektir. Avrupa’nın nüfuzu birbirini etkileyen üç farklı alanda temayüz etmişti.2 Bunlardan birincisi, işgaller sonucunda, Müslümanların yaşadığı toprakların çok önemli bir kısmının kapitalist sistemin bir parçası haline gelmesi, İkincisi; bir yandan işgallerle yer yer de varlığını sürdürmesine katkıda bulunarak Osmanlıyı Avrupa’nın siyasi nüfuzu altına alması, son olarak da Avrupa ideolojilerinin Osmanlı bürokratları ve aydınları arasında artan etkisidir.Yayın II. Meşrutiyet dönemi Türk düşüncesinde doğu ve batı algısı: ictihad ve sırat-ı müstakim dergileri örneği(İbn Haldun Üniversitesi, Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, 2018) Işık, Vahdettin; Işık, Vahdettin; Şentürk, Recep; Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim Dalı; Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Medeniyet Araştırmaları Ana Bilim DalıBu çalışmanın konusu II. Meşrutiyet dönemi Türk düşüncesinde Doğu ve Batı algısıdır. Tezin temel sorusu ise "İctihad ve Sırat-ı Müstakim dergileri etrafında kümelenen fikir muhitlerinin ben ve muhatap algıları neden ve nasıl değişti?" şeklinde belirlenmiştir. Bu bağlamda çağdaş Türk düşüncesini ve siyasetini şekillendirmede hala önemli bir yer işgal eden Batıcı ve İslami Yenilenmeci akımların 'kendi'ni ve 'başkası'nı nasıl tanımladıklarını açıklığa kavuşturmaya çalıştık. Elbette, tezin konusundaki zaman sınırlaması takdiri bir sınırlamadır ancak söylemlerin oluşumlarının tarihi-soyolojik bağlamdan etkilendiği gerçeğini dikkate alarak, çağdaş Türk düşüncesini şekillendiren söylemlerin daha belirgin olarak ortaya çıktığı II. Meşrutiyet dönemini tezin araştırma zamanı olarak belirledik. Söylemin inşasını tarihi ve sosyolojik bağlama indirgeme hatasında düşmemek için de "düşünce sosyolojisi" yöntemini tercih ettik. Böylece fikirlerin doğrudan söylemin inşasına etkisini ve temsilcilerinin konumları ile fikirlerin irtibatını anlamaya imkan bulunabileceğini varsayıyoruz. Tez dört ana bölüm ile sonuç ve değerlendirme bölümlerinden oluşmaktadır. Doğu-Batı kavramlarının Türk düşünce dünyasında nasıl ve niçin kullanıldığınının bağlamını vermek için tezin birinci bölümünde II. Meşrutiyet dönemi Türk düşüncesinin genel bir çerçevesini çizdik. İkinci ve üçüncü bölümleri ise doğrudan İctihad ve Sırat-ı Müstakim dergilerinin Doğu ve Batı algılarını tespit etmeye ayırdık. Dördüncü bölümde de sözü geçen dergilerin yaklaşımlarını, farklı başlıklar altında düzenlediğimiz tablolar halinde vererek karşılaştırmalı bir değerlendirme imkanı sunmak istedik. Çalışmanın neticesi gösteriyor ki, İkinci Meşrutiyet dönemi Türk düşüncesi bir yandan İslam ilim ve düşünce geleneği ile irtibatını sürdürmekte, öte yandan da Avrupa'nın düşünce mirası ile irtibat halinde bulunmaktadır. Buna rağmen, özellikle Sırat-ı Müstakim dergisinin, günümüzde Doğu ve Batı kavramları ile tanımlanan varlık alanlarına ilişkin kullandığı kavramlar ile seleflerinin kullandıkları kavramlar arasında güçlü bir irtibat ve belli bir süreklilik olduğunu gördük. İctihad dergisi çevresi ise İslami bir meşrulaştırma ihtiyacı duymasına rağmen, açıkça Batılılaşmaktan yana bir dil tercih etmektedir. Bu çerçevede "Sırat-ı Müstakim çevresinin mevcudu yeniden yorumlamayı, İctihad çevresinin ise yeni bir hayat tarzını ithal etmeyi tercih ettiklerini söyleyebiliriz.Yayın Sırât-ı Müstakîm dergisinde Doğu ve Batı algısı(İlmi Etüdler Derneği, 2018) Işık, VahdettinTanzimat Fermanı’ndaki beyanı esas alarak ifade edersek, Müslümanlar yaklaşık üç (3) asırdır ciddi bir takım siyasi ve fikri sorunla karşı karşıya bulunmaktadır.1 Bu sorunların Avrupa’nın nüfuzuna girmek ile yakından irtibatı bulunuyor. Sorunun ne olduğunu ve nasıl aşılabileceğine ilişkin bir yandan kendi halini,diğer yandan da galip bir güç olarak Avrupa’yı anlama ve anlamlandırma çabalarının arttığına tanık oluyoruz (Berkes, 2008, ss. 271-296, 389-461; Tunaya,1960). Nitekim 19. yüzyılın ikinci yarısı, “Avrupa’nın hem kendisini hem dedünyanın diğer bölgelerini yeniden tanımladığı bir güç birikime yol açmış oldu. Sanayileşen ve modernleşen Batı, kendisini “uygarlık” kavramı ile özdeşleştirirken, dünyanın geri kalanı için “Batılılaşma”, sanayileşme ve modernleşme ileeş anlama gelecekti. Bu gelişmeyle birlikte, sanayileşen ve modernleşen ülkeler “Batılı” olarak algılanmaya başlandılar (Micthell, 1988, ss. 1-33). Bununla irtibatlı olarak Avrupa-dışı dünyada, “Batı” ulaşılması gereken bir hedef halinegeldi.2 Neticede 19. yüzyıl sonunda, Avrupalı olmayan ve tam olarak sömürgeleş(tirile)memiş az sayıdaki devlet, Batılı devletlerin artan baskıları karşısında ayakta kalabilmek için ‘Batı’nın yöntemlerini benimsemek’ gerektiği düşüncesiyle reformlara yöneldi (Neill, ss 698–706). Bu devletlerin yüzlerce, hatta binlerce yıllık birikimleriyle yeni süreç arasında ciddi uyumsuzluklar yaşanmaktaydı .Özellikle İran, Afganistan ve Çin bu süreci oldukça sancılı geçirdiler. Kuşkusuz Osmanlı Devleti’nde durum daha devasa boyutlarda ve karmaşıktı. Osmanlı’nın merkezi yönetimler eliyle yeni düzen oluşturma çabaları bu karmaşık durumun yansıması olarak vücud buldu. Rusya ise daha özel bir süreçten geçmekteydi (Neill, ss.503–511). Daha çok da Almanya örneğini izleyerek modernleşme projesini yürüten Japonya’ya gelince, çabasında öznel bir başarı elde etmeyi başarmıştı (Sander, 2003, ss. 308-312). Mezkur ülkelerin çözüm arayışları bir yandan kendi hallerini diğer taraftan da muhataplarını yeniden anlamlandırmayı tahrik eden yeni bir mecraya besliyordu. Doğu-Batı diyalektiği tam da bu süreçte ortaya çıktı.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »