Baysan, İbrahim Vehbi

Yükleniyor...
Profil fotoğrafı
E-posta Adresi ORCID Profili Scopus Profili YÖK Araştırmacı Profili Google Akademik Profili Web Sitesi

Araştırma projeleri

Organizasyon Birimleri

Organizasyon Birimi
İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Tarih Bölümü
Tarih Bölümü, çok-yönlü, disiplinler-arası, mukayeseli ve sosyolojik bir zenginlik üretmeyi; bu suretle, gerek Avrupa-merkezci veya Batı-merkezci, gerekse dar Osmanlı-Türk odaklı yaklaşımları aşmayı amaçlamaktadır.

Adı Soyadı

İbrahim Vehbi Baysan

İlgi Alanları

Osmanlı Tarihi, Ortadoğu, Tanzimat

Kurumdaki Durumu

Aktif Personel

Arama Sonuçları

Listeleniyor 1 - 3 / 3
  • Yayın
    Osmanlı'da modernleşme-reform ve eğitimin kısa tarihi (Takdim)
    (İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2019) Baysan, İbrahim Vehbi; Baysan, İbrahim Vehbi; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Tarih Bölümü
    Günümüzden yüzyıllar önce geleneksel eğitim iki ana mecrada gerçekleşiyordu: Küçük yaştan itibaren çocuklar ilk eğitimlerini mahalle mekteplerinde tamamladıktan sonra ya devlet bürokrasisine dahil oluyor ve birine ·yamanarak" yıllar boyunca bürokrasinin inceliklerini öğreniyor, ya da daha yüksek bir kariyer için, o zamanın yüksek öğrenim kurumları olan medreseye giriyordu. Her iki durumda da yeterlilik/mezuniyet belgesi olarak ‘icazetler' ve ‘diplomalar' çok önemli resmi belgeler olarak hak edip alanların ellerinde bulunuyordu.
  • Yayın
    Osmanlı modernleşmesi ve eğitim
    (Kültür Konseyi Derneği, 2018) Baysan, İbrahim Vehbi; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Tarih Bölümü; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Tarih Bölümü
    Benim aslında doktoram Manchester Üniversitesi'nden tam da bu konuda: "Tanzimat Dönemi Devlet Eğitim Politikası". Bu çalışmayı İngiltere'de, Manchester'da yaparken bir endişeye kapıldım; sandım ki Türkiye'ye geldiğimde akademisyenler diyecekler ki, "Oo .. şuraya bak, konu Tanzimat; şu kütüphanenin tamamı Tanzimat, ile ilgili çalışmalarla dolu, sen ne yapıyorsun?!" Böyle düşünüyordum. Türkiye'ye araştırmalarım için geldim, biraz da çekinerek tarih bölümlerine fikir teatisi için gittim, gördüm ve ki bu konuda doğru dürüst bir akademik çalışma yok. Yani eğitim tarihi böylesi bakir bir araştırma alanı. Bir de, bizim tarihçilikte 'satır arasını okuma' diye bir anlayış yok. Demek istediğim, ham bilgiler doğrudan alınır ve yazılır, vakanüvis tarihçiliğinde olduğu gibi. Bu sunumda, ana hatlarıyla, modernleşme ve eğitim konularını anlatacağım. Aslında adını siz ne koyarsanız koyun, fark etmez. Çünkü bazı çevrelerin, "Biz modernleşmek istemiyorduk, öyle bir şey yok. Yapılanlar zaten Batılılaşmaydı. .. " diye hafif gördükleri, hafifsedikleri bir alan bu. O yüzden, adının ne olduğunun önemi yok. Ancak dışarıda bir yerde modem dünya var, modernleşen bir dünya var... Adını ne koyarsanız koyun, dünya değişiyor ve siz bir devlet olarak uyum sağlamak zorundasınız, var olmak için, bekanızı sürdürebilmek için başka hiç şansınız yok.
  • Yayın
    Sultan V. Mehmed Reşad dönemi ve toplumu dönüştürme aracı olarak Milli Eğitim
    (TBMM Milli Saraylar, 2018) Baysan, İbrahim Vehbi; Baysan, İbrahim Vehbi; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Tarih Bölümü
    Yeni bir anayasanın ikinci kez ilân edildiği ve bu sürece atfen II. Meşrutiyet dönemi olarak da anılan 1908-1918 yılları, Sultan V. Mehmed Reşad’m aralıksız tahtta olduğu bir süreçtir. Bu dönem, yani Meşrutiyetin ilânı siyasî tarih açısından bakıldığında 1876 ile başlayan sürecin teyidi ve istikrarlı bir devamı niteliğindedir. Bilindiği üzere, 1876’da Kanûn-ı Esâsî’nin ilânıyla aslında anayasal monarşiye resmen adım atılmıştı. Ancak umulan olmamış, uygulamada ciddi sorunlarla karşılaşılmıştı. Bir başka açıdan bakıldığında, siyasî otorite dünya konjonktürüne uygun olarak 1876 tarihine kadar uygun görülen toplumsal değişimleri, uygulamaları tebaaya yukarıdan inme ve zoraki bir şekilde empoze ediyordu. Tebaanın bu yeni uygulamaları sorgulama, eleştirme olanağı olmadığı ve bu akla dahi gelmediği gibi, tebaanın ne istediğinin de kıymet-i harbiyesi yoktu. O nedenle, I. Meşrutiyet’in ilânı aynı zamanda tabandan gelen taleplerin resmî kabulünü sembolize eder. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilânı, çağdaş dünyadaki gelişmelerle paralel olarak tebaanın anayasal bir düzende yaşama talebinin gerçeklemiş halidir. Bir diğer ifadeyle, yönetimde daha fazla söz sahibi olma, yöneten ile yönetilen arasındaki hukuksal esaslar teyiden bir kere daha yazılı olarak belirlenmiştir.