Felsefe Bölümü Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Yayın Hegel ve Levinas’ta mutlak ve varlık(İbn Haldun Üniversitesi Yayınları, 2024) Bakır, Muhammet İkbal; Tali, Savaş Cihangir; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüBu eser Mutlak ile Varlık arasındaki ilişkiyi düşünüyor. Mutlak deneyimleyebileceğimiz bir sonlu, belirli varlık değil, diğer varolanlar arasında bir varolan değil, varlığın özelliklerini ölçü olarak aldığımızda ona “yok” demek gerekir. Metafizik düşünce Mutlak’ı daha çok soyut, mükemmel Sonsuz olarak düşünmeye meyleder. Böylece bir tezat ve yazarın sorusu ortaya çıkar: Soyut ve mutlak olarak belirsiz bir yokluk ile somut ve belirli bir varlık arasındaki ilişki nedir? Nasıl ki varlıkta değişim, geçicilik, varolan bir şeyin yokolması gerçeği ile yüzleşmek zorundayız, sonlu ile sonsuz; bir başka ifadeyle varlık ile mutlak arasındaki ilişkiyi de anlamaya çalışmak zorundayız. Eser iki çok önemli düşünürü birlikte karşılaştırmalı olarak ele alıyor: Hegel ve Levinas. Fakat bize Levinas’ı veya Hegel’i tarihsel bir bakışla veya bir eserin içeriğini açıklamak amacıyla şerh etmiyor, bir problem çerçevesinde bir tartışma yapıyor. Yazar, karşılaştırmanın ortaya koyduğu ikilik çerçevesinde kalmıyor, o ikiliğin dışında bir üçüncü konuma işaret ediyor ve böylece kendi felsefi bakış açısını da tartışmaya dâhil ediyor.Yayın Fârâbî’ye göre teolojik-kelâmî yöntem(Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, 2024) Kalyoncu, Rıza Tevfik; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüBu makalede Fârâbî’nin Ḳıyâsü’ṣ-ṣaġīr eserinin içeriğine yakından bakılarak bu eserin Fârâbî mantığının geneline nasıl oturduğu konular üzerinden incelenmektedir. Bu eserin Fârâbî felsefesi içerisindeki konumu ve Fârâbî’nin bu eserdeki tasvirleri ile ilgili çalışmalarda farklı yorumlar ön plana çıkmaktadır. Bu yorumlar dikkate alındığında Fârâbî’nin kelâmın yöntemini nasıl incelediği tam olarak vuzuha kavuşmamaktadır. Çalışmada Fârâbî’nin kelâmcılarının yöntemini temsil ve tümevarım arasında ara bir noktaya yerleştirdiği bunun da Fârâbî’nin anlam teorisi ile doğrudan alakalı olduğu ispatlanmaktadır. Bu çerçevede öncelikle Fârâbî’nin temsil ve tümevarım ile ilgili yaklaşımı açıklığa kavuşturulduktan sonra akabinde kelâmcıların yönteminin neden tam olarak temsil ya da tümevarım değil de bu iki unsurdan parçalar barındıran bir metot olarak tasvir edildiği gösterilmektedir. Çalışmada gösterileceği üzere konuyla ilgili çalışmalarda Fârâbî’nin kıyas teorisindeki farklılaşma onun kelâmcıların yöntemine daha yakından ve Aristoteles mantığının gözlüğüyle bakabilmesini mümkün kılmıştır. Makalenin temel iddiası Fârâbî’nin kelâm yöntemini temsil ve tümevarım arasında bir noktada değerlendirerek genel mantık kurgusu ile uyumlu bir neticeye ulaştığını göstermektir.Yayın Philosophy and friendship(Oxford University Press, 2024) Clark, Kelly James; Clark, Kelly James; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüWhenImadethemistakeofagreeing to write commentary onfourteen chapters that I knew little or nothing about, I had no idea how deep was my folly. I am a trained philosopher of religion, trained by one of the best—Alvin Plantinga. I have been practising my trade for nearly four decades. I’m often asked to speak or write on the philosophy of religion. But I’ve come to learn that I have really been trained in philosophy of Christianity, by one of the best Christian philosophers—Alvin Plantinga. I’ve been practising the trade of Christian philosophy of religion for nearly four decades. I’m often asked to speak or write on the philosophy of Christianity. It’s not just me. The vast majority of philosophy of religion of the past fifty plus years is philosophy of Christianity. But I have few regrets. Honestly, given the hostility to religious belief in the academy, it was a relief to work among a community of like-minded scholars towards common goals…Yayın Islamic theism and the multiverse(MDPI, 2024) Doko, Enis; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüIn this paper, we argue that under certain assumptions, Islamic theism moves in the direction of a multiverse. We present several arguments in two major categories. The first is based on the divine attribute of everlastingness: if God’s everlasting attributes are expressed in the creation and the universe has a finite past, then God created a multiverse. The second category involves perfect being theology: if some of God’s attributes express themselves in the creation, and God has every compossible perfection, then we should expect God to create a multiverse.Yayın Cognition as a natural kind(Slovak Academy of Sciences - Inst of Philosophy, 2024) Fettahoğlu, Selen; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüIn corvids and apes, cognition evolved convergently instead of being inherited by a shared ancestor. In biology, natural kinds are classified according to common ancestry. So, if we were to apply the same strategy to psychology, cognition among corvids and apes would not be the same natural kind. However, Cameron Buckner claims that cognition is a natural kind. I suggest that by using Ladyman and Ross’s strategy of taking natural kinds as real patterns, we can support that cognition is a natural kind. Cognition seems to have the properties of predictability and compressibility, which are necessary conditions for real patternhood. Thus, convergent evolution examples of cognition, such as that found in corvids and apes, can be the same natural kind.Yayın God and the problems of love(Cambridge University Press, 2023) Clark, Kelly James; Clark, Kelly James; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüReligious believers are often commanded to love like God. Onclassical accounts, God seems a poor model for human beings: an immutable and impassable being seems incapable of the kind of episodic emotion(sympathy,empathy)thatseemsrequiredfor thebest sorts of human love. Models more conducive to human love, on the other hand, are often rejected because they seem to limit God’s power and glory. This Element looks first at God and then divine love within the Abrahamic traditions—Islam, Christianity, and Judaism. It will then turn to love and the problem of hell, which is argued as primarily a problem for Christians. The author discusses the kind of love each tradition asks ofhumansandwonders,givenrecentworkintherelevant cognitive and social sciences, if such love is even humanly possible.Yayın Philosophical health and the transformative power of storytelling(Bloomsbury Publishing, 2023) Başaran, Abdullah; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüBeyond guaranteeing logical consistency and forming sound arguments to abstain from defective and faulty reasoning, the various practices of philosophical health make great efforts to offer philosophy as a way of dealing with real-life situations. Paying their attention not only to the daily difficulties that we all encounter but also to the critical and precarious life issues, philosophical practitioners and counsellors aim to help people to exert themselves to manage life better by transforming how they think and act and by orienting themselves more effectively towards philosophical health...Yayın Fârâbî felsefesinde nefsin yetkinleşme süreci(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2023) Kalyoncu, Rıza Tevfik; Kalyoncu, Rıza Tevfik; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüBu makalede Fârâbî’nin (öl. 950) nefs düşüncesinin yetkinleşme teorisi bağlamında bir okuması yapılmaktadır. Fârâbî’nin nefs teorisi farklı çalışmalarda konu edilmesine ve yetkinleşme konusunun Fârâbî felsefesi bağlamındaki önemi ortaya çıkmış olmasına rağmen, bu konunun Fârâbî’nin anlatısının geneline ve felsefesinin tümüne nasıl yayıldığı fenomenolojik bir yaklaşımla metinler üzerinden detaylı olarak gösterilmiş değildir. Burada fenomenolojik ifadesi ile kasıt, Fârâbî’nin teorisini yine Fârâbî gözlüğüyle onun felsefesinin bütünlüğü içerisinde anlamaya çalışmaktır. Makalenin literatüre yapmak istediği katkı, yetkinleşme konusunun özellikle nefs teorisi ve ilimler tasnifinin temeline nasıl oturduğunu göstermektedir. Bu amaçla Fârâbî felsefesinin bütününe sirayet eden mertebe teorisi vb. konular da yine yetkinleşme ve tecevhür düşüncesi bağlamında irdelenmiştir…Yayın [Book Review]: "The Eudaimonist Ethics of al-Fārābī and Avicenna"(Mehmet Bulğen, 2023) Kalyoncu, Rıza Tevfik; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüThis paper is about the book which is written by Janne Matilla “(The Eudaimonist Ethics of al-Fārābī and Avicenna, Leiden: Brill, 2022, 256 pages)”. This work written by Matilla revolves around the comparative analysis of two eminent philosophers of Islamic Philosophy. Matilla adopts partially the method that emerges in the literature about Islamic Philosophy. Therefore, the results that the author reaches are unique contributions to the literature. Because this method is not applied completely, some problems of interpretation are seen in the work.Yayın Quine's naturalism is more inclusive than "liberal naturalism"(Dergah Yayınları A.Ş., 2023) Tümkaya, Serdal; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüQuine, the alleged champion of the extreme form of scientific naturalism, has an extremely inclusive conception of science that directly comes from his thoroughgoing pragmatism. His avoidance of prefixing what ontologically permissible entities directly comes from his thoroughgoing empiricism. Even experimental parapsychology or anomalistic psychology by another name is not an oxymoron, although it is highly unlikely. To define, determine, and investigate what is natural falls into the domain of the sciences in the broadest sense. It cannot be foreknown by liberal naturalism, given that no one has the prophetic powers. Thus, it becomes clear that Quine’s scientific naturalism is more liberal than “liberal naturalism.” It is possible that ontological naturalism is the antithesis of methodological naturalism, and the so-called exclusion of some supernatural entities in alleged liberal naturalism in fact renders naturalism too narrow. Contrary to appearances, it might turn out that it is the more restrictive form of naturalism.Yayın Antik Çağ'dan Yeni Çağ'a egonun inşası(Ketebe Yayınları, 2023) Özkaya Demirhan, Özden; Özkaya Demirhan, Özden; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüKendilik kavramı felsefe tarihi boyunca açık veya değil pek çok düşünür tarafından ele alınmıştır. Ancak Descartes ile başlayarak sistemli bir şekilde ele alındığı ve felsefenin konusu olduğu görüşü hakimdir. Bu kitabın amacı da kendilik ve ego konusunu Antik Çağ’dan Descartes’a kadar eleştirel bir tarzla incelerken, mevcut düşünceyi tasvir etmek ve tarihsel sürecini göstermektir. Bu çalışmada kendilik, insanın kendisine dair bilince sahip olup kendisini bilişsel yetilerinin faili olarak görmesi anlamında kullanılırken ego, bütün bir varoluşun kendisi üzerinden anlaşılması bağlamında kullanılmıştır. Ego kavramının Descartes’la açık bir şekilde başladığı düşünülse de Augustinus, Descartes’tan yaklaşık on üç yüzyıl önce, kendi düşünce sisteminde benzer bir ego anlayışını benimsemiştir ve tıpkı Descartes gibi o da egonun kesinliğini şüphecilere karşı çıkarak göstermiştir. Bu çalışmada, ego kavramının tarihsel süreci ve bu süreçte hangi bağlamlarda kullanıldığı ve gelişimi incelendikten sonra, Augustinus ve Descartes’m ego kavramları incelenmiş ve kendilerinden önceki kendilik anlayışlarına getirdikleri değişiklikler ve takip ettikleri gelenekler gösterilmiştir. Bir geleneği takip etmeleri ve konuyu sınırlamak bakımından, bu çalışmada Homeros, Platon, Aristoteles, Stoa, Epikourosçuluk ve Plotinos’un yalnızca ruh ve kendilikle ilgili düşünceleri ele alınmıştır...Yayın Çağdaş şehirlere eleştirel bir bakış(Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık, 2024) Doko, Enis; Doko, Enis; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüŞehirler son yüzyılda insanlığın yaşam alanına dönüştü. Dünya'da 4.5 milyardan fazla insanın şehirlerde yaşadığı düşünülüyor, bu da kabaca dünya nüfusunun yüzde 55'ine tekabül ediyor. Bu rakamın 2O5O'de yüzde 7O'lere dayanması bekleniyor. Türkiye'de TÜİK verilerine göre toplumun yüzde 68'i büyük şehirlerde yaşıyor. Sunduğu ekonomik fırsatlar, yaşam standardı, eğitim ve sağlık imkânları ve sosyo-kültürel etkinliklerle şehirler insanları kendine çekiyor. Tüm bu çekicilik şehirleri çoğumuzun yuvası yapıyor. İyi ama çağdaş şehirler insan hayatının kalitesi ve manevi ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde tasarlanmış mıdır? Şehirleri büyüten ve geliştiren güç nedir? Bu yazıda bu sorular üstünde durmaya çalışacağım…Yayın Batı'nın entelektüel çöküşü(Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık, 2023) Doko, Enis; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüSon zamanlarda Avrupa, geleneksel Batı değerlerinden uzaklaşmanın sinyali olabilecek, ince ama derin bir dönüşüme tanık oluyor. Uzun zamandır modern demokrasinin, insan haklarının ve liberal ideallerin beşiği olarak kendini tanıtan bu kıta, artık karmaşık sosyo-politik değişimlerle boğuşan bir yol ayrımında. Son günlerde Gazze’de yaşanan vahşet karşısında özellikle siyasilerin benimsediği tutum bu kıtanın bir zamanlar savunduğu değerlerle uyumunda önemli bir değişime işaret ediyor. Elbette Batılı siyasiler demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi kavramları kullanmaya ve Batı geleneğine sahip çıkmakla övünmeye devam ediyorlar. Ancak bu övünme içi doldurulabilir bir şey mi, yoksa basit bir sözel retorik mi? Ben bunun gittikçe ucuz bir retoriğe dönmeye başladığı kanaatindeyim. Bu yazıda kısaca bunun nedenlerine değinmeye çalışacağım.Yayın Harari'nin insan hakları kurgudur iddiası hakkında(Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık, 2024) Doko, Enis; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüGeçtiğimiz günlerde Sapiens kitabı ile dünya çapında ün kazanan İsrailli popüler tarihçi Yuval Noah Harari’nin bir TEDx konuşması sosyal medyada gündem oldu. Konuşmasında Harari önce dinlerin bir kurgu olduğu görüşünü yineliyor. Daha sonra oradan İnsan Hakları, Birleşmiş Milletler ve devletlerin kurgu olduğunu söylüyor. Bunun için nasıl bir gerekçe sunuyor? Harari, konuşmasında insan hakları kavramının insan bedeninde görünemediği, koklanamadığı, deneyimlenemediğini söylüyor. Yani kısaca beş duyu ile insan haklarını ya da Birleşmiş Milletler’i deneyimleyemediği için bunların kurgu olduğu kanaatini beyan ediyor. Buradan hareketle İsrail’in elindeki nükleer silahları kullanabileceğini öneriyor ve böylelikle aklınca Filistin’de yaptığı soykırımı da dolaylı olarak meşrulaştırmış oluyor. Nitekim insan hakları kavramının bir kurgu olması, ahlakın bir kurgu olduğu dolayısı ile de hiçbir eylemin aslında nesnel şekilde kınanamayacağı anlamına geliyor. Bu yazıda bu görüşleri analiz etmek istiyorum.Yayın Erdem ve ahlakını yitiren Batı(Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık, 2023) Doko, Enis; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüGeçen ay Lacivert dergisi yazımda Batı’nın Filistin’e karşı tavrını tutarsızlıkla eleştiren bir yazı kaleme almıştım. O yazıda Batı’nın bu tavrının nedenleri üstünde durmamıştım. Bu yazımda bu konuyu ele almak ve Batı’nın içine düştüğü anlam krizini ele almak istiyorum. Analizime geçmeden önce Batı kavramı üzerine durmanın faydalı olacağı kanaatindeyim. Felsefeci hastalığı, bir kavramı analiz edeceksek önce onu anlama gereği duyarız. Peki, o zaman Batı nedir? Bu soruya genellikle coğrafi olarak cevap verilir, Batı Yarımküre’deki ülkeler, yani Avrupa ülkeleri, Kuzey Amerika kıtası (ABD ve Kanada) sayılır. Genelde bu tanıma Avustralya ve Yeni Zelanda da eklenir. Bu tanım iki açıdan tatmin edici değildir, zira Avrupa içinde kimlerin sayılacağı muğlaktır. Mesela Rusya veya Sırbistan bir Batı ülkesi midir? İkincisi, biz coğrafi değil kültürel bir tanımla ilgileniyoruz. Mesela neden Avustralya ve Kanada açıkça Batı sayılırken, Rusya ya da Meksika’nın batılı oluşu muğlaktır? Bu ülkeleri birbirinden ayıran nedir? Bu sorular cevapsız kalır. Merak ettiğimiz şey tam olarak bu ülkelerin ortak noktasıdır.Yayın Islamic religious epistemology(Cambridge University Press, 2023) Turner, Jamie B.; Doko, Enis; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüThis chapter aims to lay out a map of the diverse epistemological perspectiveswithin the Islamic theological tradition, in the conceptual framework of con-temporary analytic philosophy of religion. In order achieve that goal, it aims toconsider epistemological views in light of their historic context, while at thesame time seeking to “translate” those broadly medieval perspectives intocontemporary philosophical language. In doing so, the chapter offers a succinctoverview of the main epistemic trends within the Islamic theological traditionconcerning religious epistemology. The chapter is divided into two main sectionsdesignated for discussions of differing accounts found in distinct trends of thetradition, namely the Rationalist and Traditionalist trends. The discussion con-cerning the Rationalist trend focuses on the philosophical-theologians of thedominant Mu’tazilite, Ash’arite, and Maturidite schools. The section on IslamicTraditionalism focuses on the Atharite scripturalism of Ibn Qud?ma, and inparticular the thought of Ibn Taymiyya. In order to map out these historicpositions in light of contemporary religious epistemology, reference is made toa threefold typology of current views in the literature: (1) theistic evidentialism,(2) reformed epistemology, and (3) fideism.1 As such, the remainder of thechapter will attempt to outline the different approaches toward religious episte-mology in the Islamic theological tradition with this threefold typology in mind.Yayın Hegel, özne ve ötesi(İbn Haldun Üniversitesi, 2023) Bakır, Muhammet İkbal; Bakır, Muhammet İkbal; Bakır, Muhammet İkbal; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölümü; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüBu makale Hegel felsefesini temel alarak özne kavramını ele almaya çalışıyor. Genel olarak Hegel’in bize önerdiği özneyi, klasik felsefedeki özne kavrayışından oldukça farklı bir yerde buluyor. Bu yeni kavrayış, özneyi bir sabitlik ve kendine eşitlik olarak düşünmüyor; bunun yerine özneyi sürekli kendine dönen bir hareket olarak düşünüyor. Öznenin bir hareket olarak düşünülmesini ise daha çok çatallanma ve dolayım kavramlarından itibaren anlamaya çalışıyor. Bundan başka; bu makale, Hegelci özne yapısı içinde kalarak Hegelci özneyi eleştirmeye çalışıyor ve onun ötesinde bir özne kavrayışı sunmaya çalışıyor. Bu eleştiri ve önerinin temel kavramlarını ise ‘ayrık özne’, ‘gömülü özne’, ruh ve insan kavramları teşkil ediyor.Yayın Randomness and providence: Is God a bowler or a curler?(Palgrave Macmillan, 2022) Clark, Kelly James; Clark, Kelly James; Clark, Kelly James; Koperski, Jeffrey; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölümü; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüMost Abrahamic theists affrm divine providence, the doctrine that God brings about or allows everything that happens in the universe; moreover, they hold that God controls creation so that all things either are good or work together for good. How, then, does God do it? How does God’s providential guidance work? These are old questions, but the traditional answers did not have to face the modern scientifc claim that nature is, to some degree or other, random. How then can God ensure that God’s providential aims are met? This is the central question of this volume. We briefy present some of the issues in this introduction.Yayın Abrahamic reflections on randomness and providence(Palgrave Macmillan, 2022) Clark, Kelly James; Koperski, Jeffrey; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüThis open access book addresses the question of how God can providentially govern apparently ungovernable randomness. Medieval theologians confidently held that God is provident, that is, God is the ultimate cause of or is responsible for everything that happens. However, scientific advances since the 19th century pose serious challenges to traditional views of providence. From Darwinian evolution to quantum mechanics, randomness has become an essential part of the scientific worldview. An interdisciplinary team of Muslim, Christian and Jewish scholars—biologists, physicists, philosophers and theologians—addresses questions of randomness and providence.Yayın What does the contiunity thesis really mean in Quine’s philosophy?(Işıl Bayar Bravo/Hamdi Bravo, 2023) Tümkaya, Serdal; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölümü; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe BölümüThe continuity thesis (CT) does not suggest that the similarities between science, common sense, and philosophy are much more than its opponents might claim. Under its Quinean motivation, CT is used to suggest a normative idea concerning how to do philosophy; it is not a descriptive thesis about the actual relationships between philosophy, common sense, and science, except the historical and developmental origins of them. CT is not primarily a descriptive thesis on the similarities between science and non-science. It is, however, based upon another descriptive, closely related thesis: starting from the middle. All thought, human and animal, scientific or not, begins from an inherited mass of knowledge, assumptions, and a surrounding general framework. There is no cosmic exile, Archimedean point, and “view from nowhere.” This is an observation for Quine and underlies his attack against the analytic and the synthetic distinction; his defense of holism and of empiricism which in combination yields Quinean naturalism. Thus, CT should be considered as the ultimate expression of Quinean naturalism and cannot be invalidated by showing the vast differences, even occasionally outright opposition, between science, common sense, and philosophy. Neither does it imply that philosophy must be assimilated into science without a substantial shift in the present notion of science.