Cilt 1, Sayı 1, Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Yayın The “supremacy clause” of article 103 of the UN charter and European ordre public(İbn Haldun Üniversitesi, 2023) Mustafayeva, Najiba; İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler BölümüThis article examines the “supremacy clause” of Article 103 of the United Nations (UN) Charter that forces the obligations under the Charter above other treaty duties, and consequently backing the UN`s target to universality and preponderance among other international legal regimes. However, the author argues that regional international organizations have the equal right to claim the autonomy of their ordre public. Through the scrutiny of the relevant cases of the European Court of Human Rights (ECtHR), it is affirmed in this paper that the European public order implicitly recognizes the “supremacy clause” of the article 103 that virtually proclaims hierarchy of the UN among international organizations. At the same time, it is asserted that the article 103 does not intentionally allows the UN to set aside other treaty obligations of its member states and in particular, in the area of human rights. In this regard, the “harmonious interpretation” which was chosen by the ECtHR in the analyzed cases is evaluated as a wise compromise that aims to retain the autonomous nature of different legal regimes from one side, as well as to guard a unique historical mission of the UN that is primarily responsible for maintenance of international peace and security, from another.Yayın Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin tecavüz suçu (saldırı suçu) üzerindeki yargı yetkisi ve harekete geçirilmesi(İbn Haldun Üniversitesi, 2023) Kul, Muhammet CelalTecavüz, devletler arasında yüzyıllardır bir mesele teşkil etse de günümüze dek faillerinin cezalandırılmamış olması gariptir. Tecavüz suçunun faillerinin yargılanabilme ihtimali, 1998 yılında Roma Statüsü’ne bu suçun ismen dahil edimesiyle gündeme gelmiştir. 2002 yılında Roma Statüsü yürürlüğe girdiğinde metinde tecavüz suçunun tarifi ve şartlerı yer almamaktaydı. Bu eksiklik, 2010 yılında Roma Statüsü’nde yapılan değişikliklerle tecavüz suçunun uygulanma şartları ve tanımının yapılmasıyla giderilmiş olduysa da suç üzerinde Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisi başlatılmamıştı. Nihayet 2017 yılında Taraf Devletler Meclisi, Mahkeme’ nin tecavüz suçu üzerindeki yargı yetkisinin başlatılması hakkında karar almıştır. Mahkeme’ nin tecavüz suçu hakkındaki yargı yetkisini kullanma usûlleri de dahil olmak üzere bu makale, tecavüz suçunun hukuki çerçevesini Uluslararası Ceza Mahkemesi bakımından çizmektedir. Bunun yanısıra, makalede uluslararası sistemin gerek tecavüz harbini önlemek gerekse tecavüz suçunun faillerinin bireysel cezai sorumluluğunu tesis etmekdeki güçlü ve zayıf yanlarına dair ayrıntılı değerlendirmeler yapılmıştır. Makaleyi farklı kılan bir diğer yön ise, Türk uluslararası hukuk literatüründe tecavüz suçu hakkında yirmi yılı aşkın süredir yapılan bir terminolojik hatayı tespit etmesidir.Yayın Marka hakkının tükenmesi ilkesi ve ilkenin Franchising sisteminde uygulanmasına ilişkin bazı sorunlar(İbn Haldun Üniversitesi, 2023) Demirağ Aktaş, Leylan; Hukuk Fakültesi, Hukuk BölümüFranchising sisteminde franchise alan, çok yüksek bedeller ödemek suretiyle tanınmış bir markanın lisansını almakta ve almış olduğu bu lisans karşılığında tanınmış bir markaya yapılan çeşitli yatırımlar nedeniyle hazırda oluşmuş bulunan müşteri çevresinden yararlanmaktadır. Bu lisansların genel olarak münhasır olduğu görülmektedir. Franchise alan, franchise aldığı bölgede rekabet edilmeyeceği düşüncesi ile franchise verenle bir franchise sözleşmesi imzalamaktadır. Ne var ki, özellikle ürün franchisinginde, franchise alanın satmakta olduğu lüks ürünlerin, internet kanalıyla pazarlandığı ve satış yapan bu kişilere “marka hakkının tükenmesi ilkesi” gereği müdahale edilemediği görülmektedir. Üçüncü kişiler bu malları franchise alanın tüketicilerini hedef alarak yaptığı indirim kampanyalarından satın alabildiği gibi paralel ithalat yoluyla da Türkiye’ye getirip pazarlayabilmektedir. Özellikle de lüks markaların üçüncü kişi tarafından satış sonrası destek hizmetlerinden yoksun bırakılarak ve ilgili markanın pazarlama politikaları dışında farklı yollarla pazarlanması hem markanın itibarına hem de franchise verenin ticaretine sekte vurmaktadır. Bu nedenle “marka hakkının tükenmesi ilkesi”nin her bir olay bazında ve “haklı neden” değerlendirmesi yapılarak istisna kapsamına girip girmediği araştırılarak bir sonuca varılmalıdır.Yayın Televizyon program formatlarının telif hukuku kapsamında değerlendirilmesi(İbn Haldun Üniversitesi, 2023) Saat, Dursun; Hukuk Fakültesi, Hukuk Bölümü; Hukuk Fakültesi, Hukuk BölümüTelif hukuku kapsamında; televizyon program formatlarının hangi şartlar altında eser olarak kabul edileceği ve hangi eser kategorisi içerisinde değerlendirileceği son derece tartışmalıdır. Çalışmamızda öncelikle eser ve eser sahipliği kavramları izah edilecek akabinde de program formatının tanımına yer verilecektir. Son olarak ise televizyon program formatlarının sahibinin hususiyetini taşıması ve somutlaşması koşuluna bağlı olarak eser niteliğini haiz olduğu ifade edilmeye çalışılacaktır.Yayın Terekenin resmi defterinin tutulmasının anonim şirketin nama yazılı pay senetleri üzerindeki mirasçılık hakkına etkisi(İbn Haldun Üniversitesi, 2023) Çınar, Ömer; Yıldız, Şükrü; Hukuk Fakültesi, Hukuk Bölümü; Hukuk Fakültesi, Hukuk BölümüNama yazılı hisse senedi kıymetli evrak niteliğinde olup, hakkın senede bağlı olması nedeniyle (nama yazılı hisse senedi) olmadan, yani senet ibraz edilmeden senede bağlı haklar kullanılamayacaktır. Payın miras yoluyla kazanılmasında, mirasçının pay sahibi olarak şirkete karşı pay defterine yazım isteyebilmesi için hem nama yazılı hisse senedini hem de veraset ilamı ve taksim belgesini birlikte ibraz etmesi gereklidir. Bu nedenle, mirasçıların şirketteki payları kazanmalarını, çıplak paylarda olduğu gibi, sadece pay defterinde pay sahibi olarak görünen murisin mirasçısı olduğunu belirten veraset ilamının ibrazına bağlayan kuralın, kıymetli evrak niteliğindeki nama yazılı hisse senetlerine bağlanmış paylarda uygulanması mümkün değildir. Mirasçılardan biri tarafından tereke için resmi defter tutulması amacıyla dava açılması halinde, mirasçıların mirası kabul edip etmeyeceği belli olmadığından, mirasçıların miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak kanun gereğince kazanamadığı, yani TMK m. 599/1 hükmünün uygulanamayacağı kabul edilmelidir…